Istanbul Vs Stockholm

Evrim Duyal Akses

Bu aralar yine bunalmış durumdayım. Malum, ülkenin hali kötü hissettiriyor. Biraz ara vermenin vaktidir deyip bir seyahat organize ettik eşimle.

Rotamız Stockholm.

İhtiyacım olan şey, geri kafalılık adına hiçbir izin olmadığı modern bir şehre gidip biraz nefes almak. Stockholm, çağdaşlık ve modernliğe aç bünyeme iyi gelir diye düşündüm. Ha bir de kızları çok güzelmiş. O da sevgilimin gözlerine iyi gelir deyip biletleri aldım.

Stockholm, sadece İsveç’in değil İskandinavya’nın da başkenti. Çıkacak sonuçların beni üzeceğini bilmeme rağmen İstanbul’la kıyaslıyorum elimde olmadan.

Bilime ileri düzeyde önem veren bir şehir Stockholm. Pek çok üniversiteye sahip. Bizde olduğu gibi her mahallede mantar gibi bitmiş, eğitim adına hiçbir şey vermeyen sözde üniversitelerden değil tabi bunlar, halis muhlis üniversite işte.

Güzel sanatlar okulları var. Ve sayısız çağdaş sanat müzeleri. Bizde olduğu gibi sanatı ‘ucube’ olarak görmüyorlar yani.

Avrupa Komisyonu tarafından Yeşil Avrupa Başkenti seçilmiş (2010). Yine otoritelere göre dünyanın en yeşil ve en yaşanabilir şehri. Bizdeki gibi yeşil düşmanlığı yok yani. Kimse, ‘Şurada azıcık yeşil alan gördüm sanki, dur hemen bir avm dikeyim’ derdinde değil.

Dahası, Stockholm’de kişi başına düşen aktif yeşil alan miktarı 87 metrekare iken, İstanbul’da bu oran 2 metrekare. Hem de İstanbul’da iklim yeşil alan için çok daha elverişli iken. Nasıl? Gerçekten sinir bozucu değil mi? Bizi geçtim, gelecek nesiller taştan, betondan, soğuk, ruhsuz ve sağlıksız bir şehirde büyüyecekler, ona üzülüyorum.

Şehrin sakinleri, sahip oldukları yeşil alanlarda sürekli spor yapıyorlarmış. Bizim spor ve sağlıklı yaşamla aramızda bin ışık yılı mesafe var. Yağlıları yiyip karnımızı ovuşturmayı biliyoruz en iyi. İnsanın bedenine hunharca davranması, can boğazdan gelir deyip ne bulursa mideye indirmesi ve hareketsizlik daha normal bizim için.

Alanındaki otoriter şirketler tarafından Avrupa’da En Yenilikçi Şehir unvanını almış. Adamlar yeniliği seviyorlar yani. Evrilmeye direnç göstermiyorlar. Dönüşebiliyorlar. Bizde olduğu gibi statik değiller. Körü körüne saplanıp kalmıyorlar eskilere. Böylece ilerliyor, daima taze ve çağa uygun kalıyorlar.
Stockholm’de trafik sıkışıklığı cezası denilen bir sistem varmış. Sıkışık olan bölgeye giren her araç belirli bir ceza ödüyormuş. Nasıl ama? Trafikte kaosa, küfre, kargaşaya ve hatta kan dökmeye bağışıklık kazanmış bizler için gerçekten tuhaf.

Bu karşılaştırmayı yapıp üzülmemek mümkün değil. Bizler de orda yaşayanlar kadar güzel, huzurlu ve kaliteli yaşamayı hak ediyoruz. Neden öyle olmuyor peki? Cevabı sanırım biliyorum ama şimdi sırası değil.

Nobel Ödülleri’nin anavatanı, efsanevi barış sever siyasetçi Olof Palme’nin memleketi, şarkılarını hala dinlediğimiz ABBA’nın ve favori araba markam Volvo’nun ülkesi, bana daima ‘Simple is the best’ (Basit olan en güzeldir) sözünü hatırlatan IKEA’nın doğum yeri İsveç.. Ve başkenti, Kuzeyin Venediği Stockholm..

Lütfen sende olacağım birkaç gün beni dinlendir. Sakinleştir. Bana huzur ver. Dünyanın ve insanların o kadar kötü olmadığını görmeyi her zamankinden çok istiyorum bu aralar.

https://www.facebook.com/Evrim.Akses

https://twitter.com/evrimakses

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar