Kendi kanınızla akne izlerinden kurtulun!

Akne izleri nasıl giderilir? Akne izlerinin çeşitleri var mıdır? Akne izlerini gidermek için en etkili tedavi yöntemleri nelerdir? Sivilcelerin yüzümüzde iz bırakmaması için neler yapılabilir?

Kendi kanınızla akne izlerinden kurtulun!

Akne problemi gençlerin %70-80’ini etkiliyor!

Ergenlik çağının belki de en sıkıntı yaratan sorunları yüzümüzdeki akneler ve bunların bıraktığı izlerdir. Ne yazık ki ergenlik çağındaki gençlerin %75’lik bir oranını etkileyen akneler, iyileştikten sonra bile yüzde istenmeyen izler bırakırlar. Hatta yetişkinlerin %15’lik bir bölümünde de akne problemi yaygın olarak sıkıntı yaratır.

Tıp dilinde akne skarları olarak bilinen akne izleri; hayatınızı kabusa çeviriyor, kendinize güveninizin azalmasına neden oluyor ya da kişisel imajınızı olumsuz olarak etkiliyorsa, artık üzülmenize gerek yok. Çünkü Prof. Dr. Binnur Tüzün Üstün ile yaptığımız bilgilendirici röportajda yeni geliştirilen yöntemler sayesinde akne izlerinin büyük bir kısmının ortadan kaldırılabileceğini ve pürüzsüz bir cilde kavuşmanın hayal olmadığını öğrendik.

Erişkinlerde oluşan aknelerin yaklaşık %76’sı skar oluşumuna neden oluyor!

Öncelikle Prof Dr. Tüzün’e akne skarlarının türleri olup olmadığını sorduk. Yüzeyel aknelerin iyileşirken kahverengi izler bıraktığını ve bunların tedavilerinin oldukça kolay olduğunu; daha derin aknelerin cilt yüzeyinde kabarıklıklar ya da çöküntüler gibi bazı kusurlar yaratarak iyileşebileceklerini öğrendik. Her tür akne skarı için farklı tedavi yöntemleri uygulandığını ve bunların büyük çoğunluğunun başarılı sonuçlar verdiği bilgisini aldık. Yaş ilerledikçe cildin kendini onarım hızının düşmesi nedeniyle akne skarlarının iyileşmesinin daha zorlaştığını ve erişkinlerde oluşan aknelerin yaklaşık %76’sının skar oluşumuna neden olduğunu öğrendik.

Uzmanımıza yüzeyel akne skarlarının ve daha derin akne skarlarının tedavisinde ne gibi yöntemlerin uygulanabileceğini sorduk, bakın konu hakkında neler öğrendik: “Yeni oluşmuş akne skar tedavisinde subdermal insizyon (deri içi bistüri ile kesme), peeling, punch biyopsi  ve PRP gibi yöntemler kullanılabilir. Ayrca medikal tedavi olarak retinoik asit kullanımı da tercih edilebilir. Daha derin skarlar ise lazer, dermabrazyon (deri traşlama), kollajen enjeksiyonları gibi yöntemler ile iyileştirilmektedir.”

Kime Hangi Tedavi Daha Uygun?

İsterseniz gelin son dönemlerde geliştirilen ve etkili tedavi tekniklerinin özelliklerini teker teker inceleyelim...

PRP Yöntemi: Skar tedavisi haricinde, anti-aging (gençleştirme) tedavilerinden biri olan PRP (platelet rich  plasma / trombositten zengin plazma) uygulaması en sık tercih edilen ve cilt dokusuna zarar vermemesi bakımından diğer tekniklere nazaran daha üstün olan bir yöntemdir. Bu yöntemde hastanın kendisinden özel tüplere alınan kan, laboratuvarda santrifüj edildikten sonra trombositten zengin plazma kısmı hastaya geri verilir. Bu plazma birçok gençleştirici ve yara iyileştirici faktör içermektedir ve verilen trombositler, ilgili bölgeye kök hücrelerini çağırarak ekstra iyileştirici, yenileyici ve gençleştirici etki sağlarlar.

Retinoik Asit Uygulaması: Retinoik asit aslında a vitamininin bir türevi olmakla veraber cilt yüzeyini soyucu ve yenileyici özellikleri mevcuttur.

Yüzeyel Peeling: Kimyasal peeling derinin üst tabakasının soyulması prensibine dayanan bir tedavi yöntemidir. Genellikle meyve asitleri (alfa hidroksi asitler) ile yapılır. Alfa hidroksi asitlerden en çok glikolik asit; beta hidroksi asitlerden ise en çok salisilik asit kullanılır. Daha derin peeling işlemleri için triklorasetik asit ve fenol kullanılır. Azeleik asit ve mandelik asit ise sebumu (yağ salgısı) azaltır.

Çok yüzeyel akne skarları için yüzeyel kimyasal peeling uygulanabilir, fakat tedavi her zaman etkili sonuç vermeyebilir. Yüzeyel kimyasal peeling uygulamasında, peelingden hemen sonra kızarıklık ve yanma dışında bir belirti olmaz, uygulamadan sonra günlük aktivitelere devam edilebilir. Sadece güneşten korunma gerekir.

Derin Peeling: Derin kimyasal peeling derin akne skarları için yapılır. Bu tedavi yöntemi çok derin akne skarları için etkili olamayabilir.

Derin kimyasal peelingden sonra yara oluşacağı için bandajlar kullanılır ve işlem sırasında lokal anestezi veya derin sedasyon uygulanır. Hekimin istediği aralıklarla yara iyileşmesi kontrolü yapılmalıdır.

Kollajen veya hiyalüronik asit enjeksiyonları: Özellikle iyileştikten sonra derin çöküntüler bırakan akne izleri için vücudun doğal olarak ürettiği maddeler olan kollajen ve hiyalüronik asit enjeksiyonları yapılarak çöküntülü kısımlar doldurulur ve normal cilt seviyesine getirilir.

Dermaroller (mikro iğneleme): Akne skarlarından çökük veya kabarık olanlar mikro iğneleme (dermaroller) yöntemiyle tedavi edilebilir. Fakat çok derin izler için bu yöntem yetersiz kalmaktadır. PRP uygulaması ile birlikte yapıldığında çok daha iyi etkiler elde edilebilir. Dermaroller diye bilinen alet, hareket eden bir silindir üzerindeki çok küçük steril iğnelerden ibarettir. Bu silindirin yüz üzerinde gezdirilmesi sonucu akne skarları üzerine mikro iğnelemeler yapılır. Dermaroller ağrısız bir uygulamadır. Bu yüzden uygulama sırasında anestezi gerekmez. Uygulamadan sonra sadece çok az kızarıklık görülebilir, bunun haricinde herhangi bir şekil bozukluğuna yol açmaz.

Lazer Tedavisi: Akne skar tedavisinde cerrahi yöntemlerden bir tanesi de lazer uygulamasıdır. Lazer ile deri yüzeyi soyularak uygulanır (laser skin resurfacing). Lazerlerden en sık uygulanan Karbondioksit fraksiyonel lazerdir. Diğer lazerlerden Erbium fraksiyonel lazer de kullanılabilir.

Lazer uygulamalarında deri yüzeyinin yeniden yapılanması için önce yara oluşturulur. Bazıları için bu yaralar kötü görünüm oluşturabilir. Lazer uygulamasından sonra uygulama yapılan ve yara oluşmuş bölgeler yaklaşık 1 ayda kendini toparlar.

Diğer Cerrahi Yöntemler: Daha derin izler için dermabrazyon, subdermal insizyon, punch biyopsi ve dermal greft gibi farklı yöntemler kullanılabilir. Ancak uzmanımız cerrahi yöntemlere ilişkin kendi düşüncelerini şöyle dile getiriyor: “Akne skarları da dahil her türlü yara izinde, her cerrahi girişimin kendi yara skarını da oluşturabileceği akılda tutulmalıdır. Bu yüzden ben cerrahi yöntemlerdense biyolojik tedavileri yeğliyorum.”

Yorumlar