Dünyanın en güvenli yeri!

Zor zamanlardan geçiyoruz. Yalnızca bizim ülkemizde değil, dünyanın hemen her yerinde türlü çeşit kazan kaynıyor. Değişmeyen ise o kazanlardan paylarımıza düşenler: Acı, korku, belirsizlik.

Senem Köksal

Daha önce de yazmıştım; bundan daha kötü olan, bununla yaşamaya alışmak, yaşanılanı normalleştirmek. Giderek bencilleşmek, bize dokunmayan yılanların sağlığına duacı olmak da cabası. Ama artık idrak etmemiz gereken bir şey var: Dünya öyle büyük, öyle karmaşık ve öyle küçücük bir yer haline geldi ki yılanın birinden kaçsak diğerine yakalanırız. Bugün sağ salim çıktığımız yoldan yarın, yara bere içinde geri döneriz. Tıpkı o sevdiğim şarkıda dediği gibi, kendimize yakalanıp kendimizden yaralanırız.
Olana bitene sayıp sövmekle, bağırıp çağırmakla, yıkıp yakmakla problemler çözülmüyor. Suçu dünyaya atarak işin içinden çıkmak mümkün değil. Üç maymun olalım; bilmeyelim, duymayalım, görmeyelim desek bu zamanda imkânsız. Bırakıp gitsek… O da canımızı başka türlü yakar.

E peki, ne yapalım?

Bence önce bir sakin olalım. Biraz susalım. Biraz yavaşlayalım. Hem o zaman kafalarımız da daha iyi çalışır. O zaman ne kadar belirsiz olursa olsun, önümüzdeki yollar az da olsa aydınlanır. Gideceğimiz yeri net olarak göremesek bile, yoldaki çalıyı, çırpıyı seçeriz. Sapla saman birbirinden ayrılır; gönüller bir, samanlık seyran olur.

Bir gözümüzle diğer gözümüze bakalım. Biri diğerine gördüklerini anlatsın. İyi dinleyelim. Varsa farklı bir şeyler onlara da saygı duyalım. Öyle ya, beş parmağın beşi de bir değil. Böyle böyle kabul etmeyi öğrenelim. Öğrenelim ki kendimizle kavgamız bitsin. Önce kendimizle, sonra da birbirimizle.
Herkes bir süpürge alsın eline. Önce içimizden başlayalım. Çer çöp, ne varsa atalım. Sonra bir de kapımızın önüne bakalım. Eldekileri toplayıp çıkaralım, çarpıp bölelim; faydayı zarardan ayıralım. Daha çok çalışalım, daha çok okuyalım. Küçük ya da büyük, peşinden gideceğimiz hayallerimiz olsun. Onlar için elimizden gelenin de fazlasını yapalım. Onlar oldukça umudumuz da olur. Yaşamak da ancak öyle yaşamak olur.
Her ne ile uğraşıyorsak en iyisini yapamaya çabalayalım. Konuşmayalım, yapalım. Beğenmiyorsak değiştirelim. Yargılamayalım, suçlamayalım, anlamaya çalışalım. Ama zorla değil, iyilikle, güzellikle. İncitmeden, yaralamadan.

Böyle yapalım ki kendi yüzümüze bakacak kadar ışığımız olsun. İşte o ışık bizi dünyanın en güvenli yerinde, kendi vicdanlarımızda her daim koruyup kollar. Evet, belki tüm dünyayı kurtaramayız. Yaşanılanları tersine çeviremeyiz. Belki tüm bunlar devede kulak, çölde bir kum tanesi olur. Ama hiçbir şey olmasa bile en azından dünya derdine bir yenisini de biz eklememiş oluruz.

Hem belli mi olur? Belki de damlaya damlaya göl olur.

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar