Dil, zeka ve sosyal gelişimdeki gecikme depresyon habercisi olabilir!
Stres, üzüntü ve olumsuz yaşam olaylarına karşı verilen duygusal, zihinsel ve davranışsal değişimlere neden olan depresyon, çocukluk döneminde de görülüyor. Uzmanlar uyarıyor, bebekler dahi depresyona girebiliyor!
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Hande Sinirlioğlu Ertaş, çocuk psikolojisinde en sık karşılaşılan sorulardan birinin çocukların depresyona girip girmediği olduğunu belirterek çocukların ve hatta bebeklerin de depresyona girebileceklerini söyledi. Ertaş, şöyle konuştu:
“Her yaş dönemine ait tetikleyici yaşam olayları ve depresyon
semptomları farklı olmakla birlikte ilk çocukluk dönemi
depresyonunda önemli etkenler anne-babalar ve bakım koşulları ile
ilişkilendirilmektedir. Depresif belirtiler de yaşa ve gelişim
süreçlerine bağlı olarak değişim göstermektedir.”
Dil, zeka ve sosyal gelişime dikkat!
Bebeklik döneminde görülen depresyonun genellikle yeterli duygusal
destekten yoksun olmaya bağlı olduğunu vurgulayan Ertaş,
“Fizyolojik ihtiyaçların karşılanması dışında bebeklerin
korunduklarını, sevildiklerini ve güvende olduklarını hissetmeye
ihtiyaçları vardır. Bu dönemde depresyon belirtileri çocuğun dil,
zeka ve sosyal gelişiminde yavaşlama ve gecikmelerdir. Gelişim
gecikmelerine iştah, uyku sorunları, sık ve aşırı ağlama ile
huzursuzluğun da eşlik ettiği görülür.” dedi.
2-7 yaşları arasını kapsayan ilk çocukluk evresini çocuğun dış
dünyaya karşı duyarlılığının ve farkındalığının arttığı, pek çok
alanda temel gelişimini tamamladığı dönem olarak tanımlayan Ertaş,
şöyle devam etti:
“Bu dönemde ailenin önemi devam etmekle birlikte, sosyal ilişkiler, kendini diğerleri arasında ortaya koyma, gelişen becerilerini sergileme de bu yaş dönemi çocuklarının önemli sınavları arasındadır. Ayrıca bu yaşlarda çocuk dünyasında yaşanan değişimlerin veya sorunların da daha çok farkına varmaya başlamıştır.
Artık annesi veya babasını birbirleri ile olan ilişkilerine karşı da oldukça hassastır. Bu dönemin çocukları problem çözme veya duygularını yetişkin düzeyinde ifade etme becerisini henüz geliştirmektedirler. Bu nedenle çocukluk döneminde yaşanan depresyonlarda, yetişkin depresyonlarından farklı belirtiler gözlenmektedir.
Alt ıslatma ve parmak emme alışkanlıkları ortaya çıkabilir
Çocuklar mutsuzluğu belirgin bir şekilde ortaya koyabileceği gibi
saldırgan davranışlar, kuralları reddetme, kendine ve diğerlerine
zarar verme gibi davranış bozuklukları da görülebilir. İştahta ve
uykuda bozulma olabileceği gibi çocuklar bu dönemde kazanmış
oldukları becerileri kaybedebilir. Çocuklarda alt ıslatma, parmak
emme, konuşma sorunları, öğrenme sorunları, aileden ayrılma
kaygıları gibi davranış bozulmaları da gözlenebilir.
Okula uyum problemleri yaşayabilir
7 yaş sonrası görülen depresyon ilk çocukluk dönemine benzer
görüntülerde karşımıza çıkmakla birlikte bu dönem çocuklarının
temel sorunları sosyal ilişkiler, akademik alan ve kurallı okul
ortamına uyumdur. Bu yaş döneminde çocuklar duygularını daha iyi
ifade edebilme becerisi geliştirmiş olmakla birlikte davranım
bozuklukları halen depresyon habercisi olabilmektedir.
Bu yaş döneminde okulda uyum sorunu yaşayan bir çocuk, arkadaşları
arasında daha fazla alay konusu olmamak için evde aileye karşı
gelme davranışları geliştirebilir. Ders başarısı düşen bir çocuk,
yaşadığı sıkıntıyı ifade etmek yerine arkadaşlarına karşı saldırgan
davranışlarda bulunarak kendini ortaya koymaya çalışabilir.
Bebeklik döneminden başlayarak her yaşta, farklı belirtiler ile
ortaya çıkan depresyonun, bir mutsuzluk ya da dönemsel bir
sıkıntıdan farklı olduğunun bilinmesi; uzun süreli veya kişide
yoğun etki bırakan tetikleyici durumların beynin kimyasal dengesini
bozduğunun farkındalığı depresyona yaklaşım açısından önemlidir.
Depresyonun ortaya çıkması veya tedavisi, biyolojik faktörlerle
ilişkilidir.”
Anne babalara öneriler
Çocuklar sorun yaşadığında yaramazlık, şımarıklık, dönemsel
mutsuzluk açıklamalarının asıl problemin fark edilmesini
geciktirdiğine dikkat çeken Ertaş, anne babalara şu önerilerde
bulundu:
“Ailelerin çocuklarına karşı duyarlı ve gözlemci olması, yaşanan davranış sorunlarının uzun süreli ve yaşam kalitesini bozucu niteliğini fark etmesi ve uzman desteği alması önemlidir. Davranım sorunları yaşayan çocukla yapılan klinik görüşmelerde durumun biyolojik ve psikolojik yönleri uygun tetkikler ile araştırılacak, gerekli biyolojik ve psikolojik tedavi süreci belirlenerek aile ile işbirliği halinde yürütülmesi sağlanacaktır. Depresyonun bir “hastalık” olduğu, her hastalıkta erken teşhis ve uygun tedavinin nede denli “hayat kurtarıcı” olduğunu unutulmamalıdır.”