Evli çiftler artık neden daha çabuk ayrılıyor?
Uzm. Psk. - Çift Terapisti Kıvılcım Yücelen, evliliklerdeki anlaşmazlıkların nednelerini açıklıyor.
Doğal bir biçimde sevgi ve heyecanla başlayan bir kadın-erkek ilişkisi, zaman içinde resmiyet kazanmış ve evliliğe dönüşmüş ise iki taraf da prensipte bu statüyü korumayı amaç edinir. Bir süre sonra çocukların da evlilik ilişkisine dahil olmasıyla birlikte bir aile olunur ve bu birliğin korunması amacı pekişir hatta toplumsal bir sorumluluk niteliği kazanır.
Artık amaç, sadece kadın-erkek arasındaki romantik ilişkiyi
kaliteli biçimde sürdürmek değil, aile birliğini korumaktır. Bu bir
kişisel yaşam amacı gibi görünse de, içinde çok fazla toplumsal ve
kültürel değer barındırır. Bu değerler bir süre sonra kişisel
değerlere göre daha baskın hale gelebilir; öznel mutluluk ve tatmin
duygusu giderek daha geri planda kalır. Kişinin kendi değerler
sistemindeki bu değişim, ancak evlilik ilişkisinde
anlaşmazlıklar, iletişimde veya cinsel yaşamda sorunlar ortaya
çıktığında fark edilir.
Taraflar ilişkilerini sorgulamaya başlarlar. Ancak bu sorgulama,
üstlendikleri aile sorumluluğunun gölgesinde yapılır; sadece
kişisel ihtiyaçları ve tatmin duygusu bazında değerlendirme yapmak
mümkün olmaz. Yetişkin bir birey olarak her alanda kaliteli bir
yaşam ihtiyacı hissetmek, bazen bencillik gibi görünebilir ve
suçluluk duygusu yaratır. Çiftler bu aşamada genellikle; çocuklu
bir evliliği mümkün olan en yüksek tatmin düzeyinde sürdürmeye
yönelik girişimlerde bulunurlar. Bu girişimlerin başında bir uzman
desteği almak ve evlilik terapisine başvurmak gelir. Bu girişim
sonucunda duygusal ve davranışsal değişime cesaret eden, hem
bireysel hem de ailesel açıdan mutlu ve kaliteli bir yaşam için
çaba gösteren çiftler, kriz dönemlerini sağlıklı biçimde
atlatabilmeyi başarırlar.
Bazen de evlilik terapisi sırasında daha temel farklılıklar
keşfedilir ve bir süre sonra ortaya çıkan sorunların, aslında bu
temel farklılıklar evlilik ilişkisi başlamadan önce dikkate
alınmadığı için yaşandığı fark edilir. Her insan zaman içinde
değişir ve gelişir; değişim herkes için kaçınılmazdır. Ancak bazı
değerler, insanı kendisi gibi ve eşsiz yapan temel yapıtaşlarıdır
ve bu değerleri korumak, en temel yaşam amacıdır. Bazı çiftler,
evlilik terapisi sırasında bu en derin, en kendilerine has
değerleri keşfedebilir ve yaşamları için öneminin farkına
varabilirler. Bu değerler eşlerinin değerleri ile uyuşmadığı
takdirde evlilik veya aile ilişkisinde tatmin duygusunu yaşamak
zorlaşır. İşte bu aşamaya gelindiğinde, çocuklu evliliklerde
toplumsal değerlerle kişisel değerlerin çatışması ve bunun
yarattığı psikolojik baskı çok yıpratıcı olabilir. Çocukların ruh
sağlığı açısından şartlar ne olursa olsun bir evliliği devam
ettirme çabası, o ailedeki hiçbir tarafın yaşam kalitesine katkıda
bulunmaz. Tüm aile bireyleri açısından en sağlıklı kararı
verebilmek için bir evlilik veya aile terapistine başvurmak faydalı
olacaktır.
Tabii ki aslında ideal ve sağlıklı olan, evlilik birliğine doğru
giden yolda zamanı iyi değerlendirmek ve eşlerin aynı çatı altında
yaşama başlamadan önce birbirini daha derinden tanıması ve
anlayabilmesi... Eşler arasında son derece doğal olan farklılıklar
ortak yaşamda çok daha çabuk su yüzüne çıkıyor. Ancak eşler bu
farklılıkları birlikteliğe yönelik bir tehdit olarak değil,
gelişmeye ve değişmeye davet olarak algılamayı öğrendiği zaman,
mutlu bir yuvanın temeli atmış oluyorlar. Bu amaçla geliştirilen
bir proje olan “Evliliğe Hazırlık Akademisi”, evlilik hazırlığı
içinde olan çiftlere aynı çatı altında mutlu ve tatmin edici bir
yaşam için gerekli becerileri ve bakış açısını kazandırmayı
hedefliyor. Bu 3 günlük eğitim programı, 2015 Mayıs ayından
itibaren ilk katılımcılarını mezun etmeye başlayacak...