Ramazan'da sıvı kaybını böyle önleyin!
KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Levent Gürkan sıvı alımının önemini ve ramazanda sıvı kaybının zararlarını anlatıyor.
Bildiğimiz şekli ile yaşam için en önemli molekül su, genç erkeklerde vücut ağırlığının %60'ını genç kadınlarda ise %50'sini su oluşturmakta. Çocuklarda ise bu oran biraz daha yüksek (%65-75) iken yaş ilerledikçe vücut su içeriği çeşitli nedenlerle azalmakta. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Levent Gürkan sıvı alımının önemini ve ramazanda sıvı kaybının zararlarını anlatıyor.
Tüm hayati fonksiyonların devamını sağlayan ve atık maddelerin
vücuttan uzaklaştırılmasında kilit rol oynayan su içeriğini
korumak, yaşamı sürdürebilmek açısından kritik önem taşır. Su
miktarı beyin ve böbreklerin ortak çalışması ile düzenlenir.
Normal şartlar altında vücudun idrar (yaklaşık 1.0-1.5 litre/gün) yanında görünmez kayıp olarak adlandırılan dışkı (0.1 litre/gün), ter (0.1 litre/gün) ve solunum (0.3 litre/gün) ile birlikte yaklaşık olarak günlük 1.5 - 2 litre sıvı kaybı vardır. Bu sıvı kaybı fizyolojik durumlarda ve bazı hastalıklar ile birlikte belirgin olarak artış gösterebilir. Bunların başında hava sıcaklığında artışa bağlı olarak terleme ve solunumla kayıplar ve egzersiz gibi doğal durumlar ile güneş yanıkları, ishal veya ateşli hastalıklar gibi olağandışı durumlar gelir.
Su kaybı geliştiğinde vücut tuz yoğunluğu artar ve beyindeki
susama merkezi tetiklenir. Oluşan susama hissi sonucu su/sıvı
içeriz ve vücut sıvımızdaki eksiği tamamlarız. Günlük sıvı ihtiyacı
kişiye ve ortalama bağlı olarak değişiklik göstermesine rağmen
kabaca kişinin ağırlığından kilo başına 30 cc olarak
hesaplanabilir. Bu sıvı ihtiyacının yarısı gıdalardan sağlanırken
yarısının da içilmesi gerekir. Özellikle sıcaklığın 30 derece'nin
üzerine çıktığı durumlarda her 2 derece artış için günlük su
tüketimimize 2 bardak eklememiz gerekmektedir.
Dehidratasyon nedir? Hangi
belirtilerle kendini gösterir? Nasıl
korunabiliriz?
Vücutta oluşan su eksiğini tamamlamadığımız veya tamamlayamadığımız
durumlarda 'kururuz'. Dehidratasyon olarak adlandırılan bu durum en
basit hali ile susama ve huzursuzluk hissi, iştahta azalma ve
ciltte kuruma ile kendini gösterirken sıvı kaybı ilerledikçe idrar
miktarında azalma ve renginde koyulaşma, ağızda kuruluk,
açıklanamaz yorgunluk ve performans kaybı, baş ağrısı, ayağa hızlı
kalkıldığında baş dönmesi ve keyifsizlik baş gösterir. Sıvı açığı
buna rağmen tamamlanmazsa ve %5-6'lara ulaşırsa kişide uykuya
eğilim, bulantı ve bacaklarda karıncalanma başlar ve sıvı kaybı
%10'lara ulaştığında kaslarda istemsiz kasılmalar, görüşte bozulma
gerçekleşir. %15'in üzerinde sıvı kayıpları hayat ile
bağdaşmaz.
Dehidratasyon, hastanın susama hissinin olmaması, susadığı halde
suya ulaşamaması, yeterli hız veya miktarda içememesi veya su
emilim ve atılımını bozan hastalıklar sonucu gelişir.
Susama hissinin olmaması en abartılı hali ile komada veya zihin
fonksiyonları azalmış hastalarında görülürken çok daha sık
rastlanan şekli yaşlılarda görülen şeklidir. Özellikle yaşlılarda
susama hissi oldukça azalabileceğinden bu grubun sıvı alımı
susuzluk duymasalar bile düzenli olarak desteklenmelidir. Kabaca bu
gruptaki kişilerin yaklaşık 3 ila 5 saatte bir tuvalete gitme
ihtiyaçlarının doğması ve idrar renklerinin şeffaf veya açık sarı
renkte olması gerekmektedir.
Oruç, kuraklık veya tecrit gibi durumlarda kişi susamasına rağmen suya erişimi yoktur. Bu gibi durumlarda su açığını gidermek mümkün olmayacağından temel amaç kaybın en aza indirilmesi olmalıdır. Bunun için bu dönemde ağır fiziksel aktiviteden kaçınmak, vücut ısısını düşük tutacak serin ve nemli ortamlarda bulunmak, hafif giysileri tercih etmek akılcı olacaktır.
Çok sıcak havalarda egzersiz ve ishal gibi bazı durumlarda ise
kişinin su alımından daha hızlı olarak su ve daha önemli olarak tuz
kaybı gelişir. Bu gibi durumlarda kişinin daha susuzluk hissi
oluşmadan su ve elektrolit (madensuyu veya izotonik şekersiz
egzersiz sıvıları ile) alımına başlaması hayati önem kazanır.
Dehidratasyon böbrek
açısından ne riskler içerir? Kalıcı hasar verebilir mi? Tedavisi
nedir?
Hafif düzeyde olan dehidratasyon hiçbir organda kalıcı hasara yol
açmaz ancak altta yatan bir kronik böbrek yetmezliğinin bulgu
vermesine neden olabilir. Hafif düzeyde olan dehidratasyonun
tedavisinde ağız yoluyla alınan sıvı ve elektrolitlerle eksikliğin
giderilmesi yeterli olmaktadır.
Daha ağır dehidratasyonda ise ağızdan sıvı alımı yeterli
olmayabilir ve kişinin bir sağlık kuruluşunda yatarak damardan sıvı
tedavisi görmesi gerekebilir. Ağır dehidratasyon vakalarında esas
sorun börek fonksiyonları ile ilgilidir. Akut böbrek yetmezliği
gelişen hastalarda tüm destek tedavilerinin yanında vücuttan
atıkların uzaklaştırılması için kısa süreli diyaliz ihtiyacı
doğabilir. Bu kişilerde zamanında ve yeterli tedavi ile böbreklerin
tekrar düzgün çalışmalarını sağlayacak sıvı ve kan basıncı
sağlanamazsa gelişen akut böbrek yetmezliği kronikleşir ve hasta
hayatı boyunca diyaliz hastası olabilir.
Ramazan'da oruç tutacak
kişiler için önerileriniz var mı?
Ramazan'ın çok sıcak yaz günlerine isabet ettiği bu sene su
dengesinin korunması oruç tutanlar açısından büyük önem taşımakta.
Her kişi yukarıda belirttiğimiz formülü kullanarak günlük sıvı
ihtiyacını kabaca belirlemeli ve bu miktarı tek seferde değil,
iftar ile sahur arasına bölerek almalıdır. İçilecek sıvı seçilirken
gazlı ve şekerli içeceklerden uzak durulması ve daha çok su, taze
meyve suyu ve madensuyu tüketilmesi doğru olacaktır.
Bunun yanında daha önce bahsettiğimiz gibi aldığımız sıvının önemli bir kısmı da yediğimiz katı gıdalardan geldiğinden bu dönemde aşırı tuzlu ve kızartma gıdalardan uzak durarak daha çok meyve ve sebze tüketmemiz gerekmekte. Gün içinde ise sıvı kaybımızı en aza indirmek için hafif giysiler giymeli, serin ve nemli ortamlarda bulunmalı ve fiziksel aktiviteden kaçınmalıyız.