Mutlu etme bağımlısı mısınız?

Küçüklüğünüzden beri, karşınızdakini kırma korkusuyla 'hayır' diyemiyorsanız, mutlu etme bağımlılığına yakalanmış olabilirsiniz!

Sevdiklerinizi mutlu etmek kendinizi iyi hissetmenizi sağlayabilir; bu şekilde onların sizi daha çok sevdiklerini düşünürsünüz. Oysa ki kontrolsüz bir şekilde mutlu etme isteği sizi hasta edebilir. Bu yüzden artık kendinizi düşünme vakti geldi.

Çocukluğumuzdan itibaren, nefret ettiğimiz sebzeleri yemek, sevmediğimiz okul ayakkabılarını giymek ve eve iyi karneler getirmek gibi çevremizi memnun etmeye yönelik şeyler yapıyoruz. Bütün bunların amacı ise aslında sevdiklerinizi memnun edip onların onayını alabilmek.

Bu, aynı zamanda, hayatta sizden beklenen rollere kendinizi hazırlamanızın, yani sosyalleşmenin de bir parçası. Ama her konuda olduğu gibi bu isteği abartmak da çok sağlıksız olabilir. Çünkü kendi ihtiyaçlarınızı göz ardı ederek, sadece başkalarını memnun etmeye odaklandığınızda, hem kendinize olan saygınızı hem de karşınızdakilerin size olan saygısını kaybedersiniz.

Araştırmalara göre sadece karşılarındakini memnun etmeye odaklanan insanlar genellikle sıcak, sakin ve sadık tipler. İnsanlara yardım etmeyi ana görevi sayan bu kişiler, arkadaşlarını birbirine bağlayan doğal birer yapıştırıcı gibi tüm organizasyonları da bizzat kendileri ayarlarlar.

Bu memnun etme amaçları kontrolden çıktığında ise fırsatları kaçırarak incinirler ve kendilerini kullanılmış hissedebilirler. Hatta zamanla bu durumda kalmaları, onların fiziksel olarak hastalanmalarına bile sebep olabilir.

Neden böyle davranIyoruz?

Memnun Etme Hastalığı: Memnun Etme Sendromu'nun Tedavisi (The Disease To Please: Curing The People-Pleasing Syndrome) kitabının yazarı Harriett Braiker, sağlıksız bir şekilde çevredekileri memnun etme takıntısının kökeninin, çocukluk döneminde yaşanan bir olayda veya özgüvenin pek güçlü olmadığı durumlarda yattığını söylüyor. Herhangi bir durumda asabiyet ve meydan okumayla karşılaşan bu tip insanlar, kendilerini savunmak adına aşırı kibarlık gösteriyor ve uyumlu olmaya çalışıyorlar. Braiker'a göre, bu sendrom üç ana formda ortaya çıkıyor: Olumsuz hislerden kaçınma, çarpıtılmış düşünce şekli ve kompulsif davranış şekli.

İnsanları memnun etme konusunda saplantılı olanlar, sergiledikleri hareketlerin sonuçlarını ölçebilecek sezgilere sahip olmadıkları için doğal olarak arkadaşlarından da bunu beklerler. Temelde bu durum, onların nasıl yetiştirildikleri ile doğrudan bağlantılı. Genellikle ebeveynler gelişme çağlarında çocuklarına neler yapmaları gerektiğini söylerler. Ve kişiliklerinin oluşmasında önemli rol alırlar. Bu nedenle çocuklar da ailelerinin onayını kazanmak için bu tip bir davranış modeli geliştirmiş olabilirler. İşte bu da onlara kurallara uydukları takdirde insanların gözünde değerli olacakları mesajını hissettirir. Başkalarını mutlu etmek konusunda takıntılı olarak büyürler, kendilerini öne çıkararak veya fikirlerini savunarak insanları kızdırma riskinden kaçınırlar.

Kadınlar genelde nereye çekilirlerse oraya gitme eğilimdedirler. Ve sadece anne ve babaları tarafından değil, ileride erkek arkadaşları ve patronları tarafından da yönlendirilir ve onaylanırlar.

Fedakarlık konusunda abartıya kaçarlar; genellikle korku ve güvensizlikle hareket ederler. Ayrıca genellikle ciddi sorumluluklardan kaçınırlar çünkü eğer konuyla ilgili çelişkili fikirler öne sürerlerse onları savunmaları ve sonuçlarıyla uğraşmaları gerekebilir.

Üstelik bu şekilde nötr davranırlarsa eleştiri oklarının hiçbir zaman kendilerine yönelmeyeceğini düşünürler. Bu kişiler muhatap oldukları kişilerden de aynı derecede iyilik ve karşılık beklerler. İşte bunu göremeyince de çok büyük hayal kırıklıkları yaşarlar.