Meme kanserinde bu 8 faktöre dikkat!

Meme dokusunu oluşturan hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalması ile ortaya çıkan meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türü olarak tanımlanıyor.

Bu faktörler kişiyi meme kanserine yaklaştırıyor

  • Yaş: Kadınlarda yaş ilerledikçe meme kanseri riski artmaktadır. Çoğu meme kanseri olgusu 60 yaşın üzerinde görülür. Ancak erken dönemlerde de kanserin görülme sıklığında artış olduğu gözlemlenmektedir.
  • Aynı kişide daha önce meme kanseri gelişmiş olması: Bir memesinde kanserli kitle saptanmış olan kadınların diğer memesinde kanser gelişme riski daha fazladır.
  • Aile hikayesi: Bir kişinin anne, kız kardeş ya da kızında meme veya yumurtalık kanseri olması o kişide meme kanseri gelişme riskini artırır. Bu risk, ailede ilk kanser tespit edilen kişinin yaşı 40’ın altında ise daha da yüksektir.
  • Bazı genetik değişiklikler: Belirli genlerdeki bozukluklar (BRCA1, BRCA2 gibi) meme kanseri riskini artırmaktadır. Bu gen değişikliği olan kişilerin takipleri özel protokollerle yürütülür.
  • Kilonun yaşa ve boya göre ideal seviyenin üzerinde olması: Özellikle menopoz sonrası dönemde kilo artışı olan kişiler daha yüksek risk altındadır. Meme kanserinden korunmak için kişinin kendisi için en sağlıklı kiloda kalması çok önemlidir.
  • Üreme ve adet görme, emzirme: İlk adet görme yaşı 12’nin altında, menopoz yaşı 55’in üzerinde olan, hiç doğum yapmamış, uzun süre östrojen tedavisi kullanan kişilerde risk artmaktadır. Aynı şekilde ne kadar geç çocuk sahibi olunursa risk o kadar yüksektir. Yapılan çalışmalarda bebeklerini 1 yıldan fazla emziren annelerde meme kanseri riskinin yaklaşık 4 kat azaldığı gözlemlenmiştir.
  • Hormon tedavisi: Küçük dozlarda, doktor kontrolünde verilen hormon tedavisi kullanımında bile takiplerin daha sık aralıklarla yapılması önerilmektedir.
  • Radyasyon tedavisi: Çocukluk ya da ergenlik döneminde göğüs duvarına radyasyon tedavisi uygulanmış olması risk faktörlerinden biridir.

Bu belirtilere dikkat!

Meme kanserinin sık görülen belirtileri arasında; meme ve meme başının şeklinde ya da boyutunda değişiklik, meme dokusu içinde ya da koltuk altında ele gelen kitle, meme başı hassasiyeti, meme başının meme dokusu içine doğru dönmesi, meme üzerindeki derinin kızarıklığı, şişmesi, meme başı akıntısı sayılabilir. Meme kanseri genellikle ağrıya neden olmaz.

İlk adım kendi kendine muayene

Kişi her ay kendi memesinde bir değişiklik olup olmadığını kontrol etmelidir. Yaşlanma, adet dönemi, hamilelik, lohusalık ve menopoz dönemlerinde doğal değişiklikler olacağı akılda tutulmalıdır. Bu dönemlerde meme dokusu daha sert, şiş ya da hassas olabilir. Bunun dışında belirtilerden herhangi biri saptandığında mutlaka doktora başvurulmalıdır. Son yıllarda genç doğurganlık çağında da meme kanseri vakalarıyla sıkça karşılaşılmaktadır. Bu nedenle özellikle lohusalık döneminde emzirmeyle kaybolmayan kitleler veya tekrarlayan enfeksiyon durumlarında mutlaka meme kanseri ekarte edilmelidir.

Hastalık ne kadar erken teşhis edilirse tedavi şansı o kadar yükselir

Henüz hiçbir şikayet oluşmadan meme kanseri taraması yapılması, hastalığın erken tanısına ve doğru tedavi planlamasına olanak tanır. Kanser ne kadar erken tespit edilirse tedavi başarısı o kadar yüksektir. Bu amaçla kullanılan yöntemler; kişinin kendisini muayene etmesi, düzenli doktor muayenesi ve tarama için mamografi işlemidir. 20–30 yaş grubunda aylık olarak kendi kendine muayene, yılda bir klinik muayene ve 40 yaşından başlayarak yılda 1 kez iki taraflı mamografi uygulanması önemlidir.

 

Kitlenin boyutuna bağlı olarak tedavi belirlenir

Meme kanseri ameliyat ve ameliyat sonrası destekleyici tedavilerin birlikte kullanılması ile tedavi edilir. Ameliyat yöntemi kanserin boyutuna ve hastanın özelliklerine göre belirlenir. Memenin sadece etkilenen kısmının alındığı yöntemler uygulanabildiği gibi, memenin tamamının alınması da gerekli olabilir. Memenin alınmasından sonra onkoplastik cerrahi işlemleri ile memeye estetik görünümü yeniden kazandırılır. Koltuk altı lenf bezlerine yönelik işlemler de hastalığın evresine bağlı olarak değişmektedir. Bugün pek çok hasta da koltuk altı lenf bezlerinin ameliyat ile çıkarılmasına gerek kalmamaktadır. Cerrahi girişim sonrasında tedavinin tamamlanması ve kanserin yeniden oluşmasının önlenmesi amacıyla ilaç, hormon ya da radyasyon tedavisi önerilir. Bu tedavilerin hangilerinin uygulanacağı kanserli bölgede büyüklük, cins, yayılım gibi özelliklerine göre belirlenir.