Mutluluk bahsi!

Nasılsın değil, naber değil, iyi misin değil, nasıl gidiyor değil... Mutlu musun?

Gökhan Dağıstanlı

Nasılsın değil, naber değil, iyi misin değil, nasıl gidiyor değil... Mutlu musun?

Bu soruyu duyduğu anda kendini sorgulamaya başlıyor insan. “Mutlu muyum?” diye heceliyor yavaşça önce. Cevap vermek için zaman kazanıyor. Gözlerinin kilometrelerce uzağa gidişine tanıklık ediyorsun o sırada. Çünkü gözüyle göremeyeceği bir şeyi arıyor. Sonra soran kişiyle olan samimiyet durumuna göre bir cevap organize ediyor ki bu bizim konumuz değil. Asıl önemli olan bunu düşünmeye başlıyor. Üzerinde düşünmek, olmadığını anlamak için çok iyi bir başlangıçtır.

 Peki sen mutlu musun?

Mutlu gözükmenden bahsetmiyorum. Hepimizin var bir mutluluk maskesi ben de biliyorum. Sabah kalkıp “günaydın” derken insanlara suratımıza oturttuğumuz kocaman bir gülümsememiz var. Ya da bangır bangır çalan bir müzikte sağa sola sallanırken kırık bir tebessüm takıyoruz hepimiz dudaklarımıza. Bunların hepsini bir kenara bırakıp düşün: mutlu musun? Mutluluk bahsi açıldığında, hep taleplerin geliyor aklına değil mi? Karşılanan ve karşılanmayan taleplerin. Şu an başkasından bahsettiğimi düşünüyorsun. Hayır sevgili okur, senden bahsediyorum. Sen de herkes gibi mutluluğu bir başkasının getirmesini bekliyorsun. Seni, bir başkası, bir şey, bir olay mutlu etsin diye bekliyorsun. Heyhat! Taşıma suyla değirmen dönmüyor. Bir isteğin gerçekleşince dünyalar senin olur sanıyorsun ama olmuyor. Avuç içi kadar mutluluğu bir saatten az sürede tüketiyorsun. Oysa hüznünü, kederini aylara yıllara sığdıramıyorsun.

Tüm mutluluk serüvenini başkalarına bağlamışsın. Bu konuda tam bağımlı yaşıyorsun. Mutsuz olman hep an meselesi bu yüzden. Dışarıdan bakanlar için tastamamsın. Yaklaşıkça göze batıyor kalbinden kopan parçacıklar. Yaşadığın hayal kırıklıkları bakışlarını şekillendirmiş, derinden bakan anlıyor. Oysa neler olmasını isterdin şu hayatta. Bir de şu başına gelenlere bak. Sahi neler olmasını isterdin? Yani bununla ilgili ciddi bir planın oldu mu? Şöyle detaylarıyla bir yaşam projesi çizdin mi kendine? Tam ortasına mutlu bir “sen” koydun mu? İçinden gelen ses, istediklerinle mutlu olacağını söylüyor mu? Sahi sen mutlu olman için ne istemen gerektiğini kendinden duydun mu? Kendini öylesine tanıyabildin mi? Ruhunun yüzünü nelerin güldürdüğünü keşfedebildin mi?

Kendinden memnunsan, yaşadığın hayattan memnun değilsin, hayatın aslında güzel gibiyse kendinden mutlu değilsin. Tutup değiştirmeye kalkıyorsun hangisinden hoşnut değilsen. Biri değişirken diğeri aynı kalsın istiyorsun, olmuyor. Ne kendini yaşamdan ayırabiliyorsun, ne yaşamı kendinden. Ayıramazsın zaten ama uyumlayabilirsin. Beyhude bir çabayla ya çok detayda ya çok yüzeyde boğuluyorsun. İçinden gelen sesi dinlemiyorsun çünkü, bütün kafa karışıklıkların bu yüzden.

Mutluluk gerçek bir öz denge işi. Ancak kendin üretebilirsin. İthal ettiğin sürece bir saman alevi gibi tükenip gidecek gözünün yaşına bakmadan. Hatta şu mutluluk beklediğin insanlar da gidecek. Ya da aynı mesafede olmayabilecekler sana. Böylesine önemli bir konuyu dışa bağımlılıkla çözemeyeceksin.

Ufak tefek isteklerin karşılandığında mutlu olacağını düşünüyorsun ya hep, olamayacaksın! Karşılandıkça, hep yeni talepler doğuracaksın. Çünkü özünde istediğin şeyin hiçbir önemi olmadığını sen de biliyorsun.

Sadece sen mutlu ol diye birilerinin bir şeyler yapması gerektiğine öylesine inanmışsın ki kendin de karşındakini mutlu etmek için anlamsız fedakarlıklara kalkışıyorsun. Olmuyor tabii, onlar da olmuyor. Tutup buna da sinirleniyorsun. Sinirlenme, anla. Şimdi kapat gözlerini, derin bir nefes al. Ve işe talepkarlığı da fedakarlığı da yavaşça yere bırakarak başla.

Sen, ben, o... Hepimiz ancak kendi kendimize mutlu olabileceğiz. Bu birbirimizi mutlu etmek için hiçbir şey yapmayalım anlamına gelmiyor. Tabii ki yapalım. Anlık sevinçler yaratmak sevmenin tatlı bir sonucudur. Sevdiği insanın, zaten gülen yüzüne bir gülücük daha ekleyebilmek her sevenin arzusudur ama gülmeyen bir yüzü güldürmeye kimsenin gücü yetmiyor. Bir arkadaşımın da söylediği gibi “içimize saklanmış mutluluğu bulmak ve paylaşmak bize düşüyor...”

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar 2 yorum