Mutlaka okunması gereken kitaplar nelerdir? 30 yaşından önce okunacak kitaplar hangileridir?

Her biri baş yapıt niteliğinde olan, size iyi gelecek bu kitapları sizler için derledik! 30 yaşına gelmeden hepsini okumaya çalışın...

Mutlaka okunması gereken kitaplar nelerdir? 30 yaşından önce okunacak kitaplar hangileridir?

Size iyi gelecek, kendinizi bulmanızı sağlayacak şeylerin başında gelir kitaplar. Kitap okuyan insanların hayal gücü genişler, idealleri olur. Okuduğunuz kitaplar size hayatınız boyunca birer yol gösterici olur. Bu sebeple kitap seçimleri çok önemlidir, doğru kitapla doğru okuyucunun buluşması sonrası gelecek için güzel tohumlar atılabilir. Sizler için 30 yaşına gelmeden önce mutlaka okumanız gereken, hayatınıza yön vereceğine inandığımız kitapları derledik...

"Aşk ve Gurur", (Gurur ve Önyargı) (1813) Jane Austen

Klasik dönem romanları arasında önemli bir yere sahip olan "Aşk ve Gurur", 18. yüzyıl İngiltere'sinde geçen unutulmaz bir aşk hikâyesini konu alıyor. Orta halli bir ailenin zeki ve neşeli kızı ile kibirli ve mağrur olmasının yanı sıra son derece dürüst ve varlıklı genç bir adamın neredeyse nefretle başlayan ilişkilerinin büyük bir aşka dönüşünü anlatan bu kitapta, biri gururlu diğeri önyargılı iki insanın zaman ilerledikçe yanıldıklarına ve birbirlerine yaptıkları onca haksızlığın yalnızca aşkla telafi edilebileceğine şahit olacaksınız.

"Küçük Prens", (1943) Antoine de Saint-Exupéry

Antoine de Saint-Exupéry tarafından New York'ta bir otel odasında yazılan "Küçük Prens", yayımlandığı günden bu yana milyonlarca insanın kalbini fethetmeye devam ediyor. Küçük Prens'in yaşadıklarını anlıyor, kırgınlıklarına üzülüyor, söylediklerine hak veriyoruz. Gezegenindeki çiçeğiyle pek anlaşamadığı için biraz uzaklaşmaya karar veren, yolculuğu sırasında Dünya'ya da uğrayan Küçük Prens, Sahra Çölü'nde bir pilotla karşılaşır. İşte olan biteni de bu pilot anlatır bize. Kimdir Küçük Prens, neden sürekli sorular sorar, çiçeğiyle neden anlaşamamıştır, gittiği diğer gezegenlerde kimlerle karşılaşmıştır ve neler öğrenmiştir? 

Bu öyküyü dinlerken Küçük Prens'in yaşadıkları ve öğrendikleri sayesinde hayatımıza tekrar bakıyoruz ve yaşamı anlamlandırmada "ne kadar da büyüdüğümüzü" görüyoruz. Küçük Prens'in de dediği gibi "Büyüklere her şeyi açıklamak gerekir zaten."

"Yüzyıllık Yalnızlık", (1967) Gabriel García Márquez

"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. 

Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."

"Anna Karenina", (1877) Lev Nikolayeviç Tolstoy

Aşkı yüzlerce yazar tarafından ele alınmış bir konudur ancak dünyaca ünlü Rus yazar Tolstoy'un "Anna Karenina"sı gibi destansı olanı pek yoktur.  Anna Karenina, 19. yüzyıldaki Rus aristokrasisinde yaşanan bir yasak aşk hikayesi...

"Suç ve Ceza", (1866) Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

Dostoyevski'nin en meşhur romanı olan "Suç ve Ceza" fakir bir hukuk fakültesi öğrencisi olan Raskolnikov'un tefeci bir kadını ve kardeşini öldürmesiyle ilerler. Dostoyevski'nin ahlâk, suç, ceza, masumiyet, iyilik ve kötülük, Tanrı ve din gibi önemli konu ve kavramları işlediği metafizik romanlarından bir diğeridir...

"Madame Bovary", (1856) Gustave Flaubert

"Madame Bovary", Gustave Flaubert tarafından 19. yüzyılda yazılmış çok önemli bir romandır. Birçok edebiyat eleştirmeni tarafından ilk çağdaş realist roman sayılan "Madame Bovary" ilk kez 1857 yılında basılmıştır. Bu kitaptan sonra Bovarizm akımı oluşmuş ve psikolojide tatminsizlik, memnuniyetsizlik anlamına gelen bir rahatsızlık olarak yer almıştır. Tabii ki Madame Bovary'nin yaşadığı unutulmaz aşk da hafızalardaki yerini almıştır.

"Vadideki Zambak", (1835) Honoré de Balzac

Honoré de Balzac'ın en bilinen kitaplarından biridir. Kocasıyla mutlu olmayan Henriette'le, kendisinden çok daha genç olan Felix'in imkânsız aşkını anlatan kitap, 18 yy. Fransa'sındaki, devrim sonrası, toplumsal hayat hakkında da ipuçları içermekte, duygusal bir yakınlaşmayı anlatmaktadır. 

Başka bir gözden  okuyucuların gözüne girmiştir. Ayrıca kişi ve yer tasvirlerinde büyük ustalıkla okuru olayın kurgusunun içine sürüklemiştir. Romanda, 18. yy. ailesi tarafından çeşitli itilişlere maruz kalan bir gencin zamanla hayatında olan değişimleri ve ilerde tanıştığı bir kadına olan bağlılığı anlatılıyor. Aşkın getirdiği ızdıraplar, son derece özgün ve iyi anlatımla yansıtılıyor.

"Kolera Günlerinde Aşk" (1985) Gabriel Garcia Marquez

"Kolera Günlerinde Aşk",  Gabriel García Márquez'in en ünlü romanlarından biridir. 19. yüzyılın sonları - 20. yüzyılın başları arasında Fermina Daza, Florentino Ariza ve Doktor Juvenal Urbino üçgeninde gelişen canlı bir karşılıksız aşkı konu alan kitap, acı çekmenin yüce bir davranış olduğu fikrini yoğun şekilde işler. Florentino Ariza sevdiği bir ömür boyu sevdiği Fermina Daza'ya kavuşabilmek için tam 53 yıl 7 ay 11 gün bekler.

"Rüzgâr Gibi Geçti", (1936) Margaret Mitchell

"Rüzgâr Gibi Geçti"  Amerikan yazar Margaret Mitchell'ın 1936 tarihinde ilk basımı yapılmış Batı edebiyatının dünyaca ünlü tarihi romans kitabıdır. Amerikan iç savaşı döneminde geçen kitap, savaşın zorluklarına göğüs geren karakterlerin aşk, gurur ve hayat şartları örgüsüyle yazılan romantik bir eserdir. Aynı isimle 1939 yılında kitaptan uyarlanan roman, “20. Yüzyılın En Popüler Romanı Pulitzer Ödülünü” de kazanmıştır.

"Kürk Mantolu Madonna", (1943) Sabahattin Ali

"Kürk Mantolu Madonna", Sabahattin Ali'nin 1943 yılında yayımladığı bir romanıdır. İlk olarak Hakikat gazetesinde 18 Aralık 1940-8 Şubat 1941 tarihinde “Büyük Hikâye” başlığı altında 48 bölüm olarak tefrika edilmiştir. Sıra dışı bir aşk hikâyesinin konu edildiği roman, son yıllarca Türk edebiyatının en çok okunan yapıtlarından biri konumundadır.

"Bülbülü Öldürmek", (1960) Harper Lee

1960 tarihli Pulitzer ödüllü roman 1930’ların Alabama’sında ırkçılığı ve eşitsizliği ele alıyor ve eleştiriyordu ama garip bir biçimde "ırkçılık ve küfür" içerdiği için yasaklandı.

"Ye, Dua Et, Sev" (2006) Elizabeth Gilbert

Saat sabahın üçüdür ve Elizabeth Gilbert banyonun taşları üzerinde hıçkırarak ağlamaktadır. O, otuzlu yaşlarındadır ve bir kocası, bir evi vardır. Kocasıyla bebek sahibi olmaya çalışmaktadırlar ve o bunu istemediğinin farkına varır. Acı verici bir boşanma süreci ve hemen sonrasında tutkulu bir aşk yaşar. İçindeki boşluğu doldurmanın peşine düştüğü bir yolculuğa çıkarak haz, dinsel inanç ve dengenin arayışına girer. 

Gilbert, Roma'da yakışıklı bir İtalyan'dan İtalyanca öğrenecek, on beş kilo alacaktır; Hindistan'da ruhunu aydınlatacak ve kendini Tanrı'ya adayacaktır ve Endonezya'nın Bali Adası'nda dişleri olmayan bir şifacıdan, huzurun yeni bir tanımını öğrenecektir. Mutluluk yavaş yavaş onu sarmalamaktadır.

"Kendine Ait Bir Oda", (1929) Virginia Woolf

Kadın hareketinin elden düşürmediği önemli kitaplardan biri olan Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf'un belki de en kolay okunan kitabıdır. Kolay okunur, çünkü konu çok somuttur: "Kadın ve edebiyat". Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan tekrarladıkları "ezeli" ve de "ezici" bir soru vardır. "Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?" 

İşte Virginia Woolf bu "yakıcı" soruya, tarihsel ilişkilerin kökenine inip kütüphane raflarında şöyle bir gezindikten ve de kısa bir kadın edebiyatı tarihçesi çıkardıktan sonra esaslı bir yanıt getiriyor. Ve şöyle sesleniyor kadınlara: "Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..."

Yorumlar 1 yorum