Gıdalara konulan katkı maddeleriyle ilgili de önemli bir açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Şentürk, "Ben meyve suyu içmem, meyve yerim örneğin. Herkese her şeyin doğalını öneririm, ancak günümüz beslenme sisteminde doğal gıda alabilmek pek mümkün değil.

Aldığımız birçok gıdada katkı maddesi var maalesef. Bunlardan kaçamayacağımıza göre hacmini azaltacağız. Çok fazla tüketmeyeceğiz. Örneğin her gün yarım kilo yemek zorunda değiliz. Her şeyi ölçüsüyle tükettiğiniz sürece içinde kanserojen madde bile olsa size çok fazla zararı olmaz" dedi.
12 3

Prof. Dr. Hakan Şentürk, dünyada toplumsal refah arttıkça gastrointestinal sistem hastalıkların (reflü, irritabl barsak hastalığı) da arttığını, yeme alışkanlıklarının değişmesi, artan stres, kanserojenlerle temasın çoğalmasının irritabl barsak hastalığı gibi fonksiyonel, pankreas, kolon tümörü gibi organik hastalıkların görülme sıklığını arttırdığını söyledi.

Prof.Dr. Şentürk, Türkiye'de, dünyada uygulanan tüm minimal endoskopik tedavilerin uygulanabilir hale geldiğini de vurguladı.Barsaklarda kilolarca bakteri bulunduğunu ifade eden Prof.Dr. Şentürk, "Bunların sayıları ve çeşitliliği vücudumuzdaki hücrelerden kat kat fazla. Artık insan kendi hücreleri ve bağırsaklarında bulunan bakterilerle birlikte bir süper organizma olarak kabul ediliyor ve barsak bakterilerinin vücudumuz kadar önemli olduğu kabul ediliyor.Bağırsak bakterileri çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişmesinde önemli bir faktör olduğu gibi erişkinde de, şişmanlık ve şeker hastalığı gibi metabolik olaylarda önemli bir rol oynuyor.

Aynı zamanda bağırsak bakterileri, hassas barsak sendromu ve iltihabi barsak hastalıkları gelişiminde de etkili olabiliyor. Süpermarket tipi beslenme sonucunda bağırsak bakterilerinin çeşitliliğinin azalması çeşitli hastalıklara yol açabiliyor" dedi.
12 4

Karaciğer dokusu içindeki yağ oranının sağlıklı koşullarda yüzde 5’ten az olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Şentürk, "9-10 kişiden birinde karaciğer yağlanmasını görüyoruz. Bu oran, yağlanmanın derecesine bağlı olarak yüzde 90’lara kadar çıkabilmektedir.

Karaciğer yağlanmasının temel nedeni, çoğunlukla, aşırı beslenme ve egzersiz azlığı, seyrek olarak da yüksek derecede alkol alımı ve genetik hastalıklardır. Alınan yağlar ve şeker yakılarak tüketilmedikleri taktirde karaciğerde yağ birikmesine yol açmaktadırlar. Karaciğerde yağ birikmesinin uzun süre devam etmesi, sertleşme ve sonuçta siroz, karaciğer yetersizliği ve kansere yol açabilmektedir.

Toplumda karaciğer yağlanma oranı, son zamanlarda, toplumdaki global şişmanlamanın sonucu olarak, yüzde 15’lere kadar yükselmiştir. Karaciğer yağlanması olan hastalarda, şeker hastalığı, damar sertliği, pankreas ve meme kanseri oranı, yağlanma olmayanlara kıyasla anlamlı olarak yüksektir.

Karaciğer yağlanması, toplumda en sık rastlanan hastalıklardan birisi haline gelmiştir. Çoğu zaman sessizdir. Bazen halsizlik, yorgunluk, ve karın sağ üst kısmında şişkinlik, dolgunluk gibi bulgular verebilir" diye konuştu.
12 5

Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Necati Örmeci ise, Hepatit B-C virüsü (HCV) dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 3’ünü (yaklaşık 170 milyon kişi) hepatit B’nin 400 milyon insanı efekte ettiğini belirtti.

Prof. Dr. Örmeci, "Hastalığın en temel bulaşma yolu hasta bireylerin kan ve kan ürünlerinin sağlıklı bireylere verilmesidir. Aile içi bulaşma özellikle tıraş bıçaklarının, diş fırçalarının yanlışlıkla kullanımına bağlı olarak ortaya çıkar. İyi dezenfekte edilmeyen cihazların tanı veya tedavi amacıyla insanlarda kullanılması bulaşıma yol açabilir.

Cinsel yolla bulaşma yüzde 1’in altındadır. Bağımlılık yapan ilaçların damardan veya kalçadan kullanımı, vücuda uygulanan dövmeler, eşcinsellik, berberler bulaşımı kolaylaştıran faktörler olarak bilinir" ifadelerini kullandı.
12 6