Son günlerde yağ üzerine yapılan araştırmalar bizlere, doğal formunda bulunan yağların, hatta tereyağı, kırmızı et ve yumurtada bulunan doymuş yağların bile sağlıklı bir metabolizmaya kavuşmamız, beyin fonksiyonlarımızın en iyi seviyede işlemesi ve biyokimyasal süreçlerin desteklenmesi için oldukça faydalı olduğunu ortaya koydu.

Yağlara karşı olan korkumuz 1940'lı yıllarda Dr. Ancel Keys'in araştırmalarıyla başladı. Dr.Keys, araştırmaları sonucunda kalp ve damar rahatsızlıklarının temelinde yağ tüketimi olduğunu iddia etmiş ve bu iddia hemen Amerikan hükümetinin dikkatini çekmişti. Beslenme ve sağlık politikaları yağdan arındırılmış, gıda endüstrisi de bugünlerde obezitenin öncelikle nedenlerinden gösterilen işlenmiş karbonhidratlı ürünlere yönelmişti.
14 2

Oldukça yakın bir zamana kadar vücudumuzdaki mikropların yok etmemiz gereken istilacılar olduğunu düşünüyorduk. Şimdilerde araştırmacılar vücudumuzun en sağlıklı seviyede ve dengede olması için bu mikroplara ihtiyacımız olduğunu söylüyor.

Gelişen mikrobiyom bizlere patojenlerle savaşan, bağışıklık sistemini dengede tutan ve metabolizma ve kilo dengesini sağlayan önemli besinler sağlar. Bağırsaklarımızdaki mikrobiyomda meydana gelen dengesizlikler obezite, kolit, astım ve zihinsel rahatsızlıklara sebebiyet verebilir.

Son dönemlerde uygulanmaya başlayan ve ciddi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan yöntem ise dışkı transferi! Sağlıklı mikrobiyoma sahip bağırsaklardan alınan dışkıların hastanın bağırsaklarına enjekte edilerek gerçekleştirilen bu tedavi yöntemi %90 oranında başarılı oluyor.
14 3

Geçtiğimiz yıllarda popülerlik kazanan glutensiz beslenme trendi zayıflama yöntemi olarak görülmeye başlandı.

Gluten, birçok tahılda bulunan bir protein çeşidi. Her 100 kişiden 1'inde ise gluten tüketimi nedeniyle ince bağırsakta hasar oluşmasına neden olan, otoimmün çölyak hastalığı görülüyor.

Fakat araştırmacılar insanların büyük bir bölümünün de çölyak hastalığından bağımsız bir gluten hassasiyeti olduğunu düşünüyor. Bu kişilerde gluten tüketimi bir dizi rahatsızlığa sebep olabiliyor.

Reflü, artrit romatizma, kronik yorgunluk ve diğer rahatsızlıklardan şikayetçiyseniz gluten hassasiyetiniz olup olmadıığını araştırarak bu şikayetlerinizden kurtulabilirsiniz.
14 4

Konvansiyonel tıp, ilaçları hastalık semptomlarını durdurmak ve hastalığın gelişmesini engellemek için kullanır. Fakat kullanılan bu ilaçlar, vücuttaki sistemler göz önüne alınmadan üretildiği için yan etkilere sebep olur. Bu noktada başlayan bir kısır döngüyle doktorlar, hastalarına yan etkileri gidermek üzere daha farklı ilaçlar yazınca, bu ilaçları başka ilaçlar da takip ediyor ve hastalar gereksiz bir ilaç ve yan etki sarmalının içine çekiliyor.

Buna karşın, fonksiyonel yöntemle hastalarını tedavi eden doktorlar, hastanın biyokimyasına, genetiklerine ve maruz kaldıkları çevresel faktörlere odaklanarak hastalıkların kökenini araştırır. Bu yöntemde bazen farmasötik ve konvansiyonel yöntemler kullanılsa da, genellikle tedavilerde beslenme şekillerinin değiştirilmesi ve besin takviyeleri, toksinlerden arnma, stresle başa çıkma yöntemleri, egzersiz ve diğer yaşam biçimi düzenlemeleri üzerinde yoğunlaşılıyor.
14 5