Oyunlar boyunca salgılanan adrenalin hormonu; güç, heyecan, motivasyon, umut, hırs, mutluluk gibi birçok duyguyu tetikliyor. Biz ise en çok heyecan duygusunu deneyimlemeyi seven bir milletiz.

Türk halkı olarak “sonuç odaklı”yız. Survivor da nihai sonu olan ve her bölümde oynanan oyunların sonuçları ile biten bir yarışma, bu nedenle hemen sonucu görmek, hızlı ve çabuk yaşamak hoşumuza gittiği için izleme ihtiyacı hissetmemiz de bir diğer etken.

Yarışmacılar, toplumumuzu oluşturan kişilerin birer aynası. Mikro kozmos olarak toplumumuzu temsil etmeleri; Nagihan özümüzdeki “cesareti”; Serkay özümüzdeki objektifliği ve sakinliği; Efecan ise özümüzdeki “doğal”lığı sembolize ediyor.

İzleyicilerin karşısındaki yarışmacı da kendinden birşeyler bulması özdeşleşmeyi sağlarken, izlenme oranını da arttırıyor. İnsanlar, kendileri ile benzer düşüncelere, duygulara sahip olan kişileri desteklemeyi tercih ederler. “Kabul görmek”, “Onaylanmak”, “Beğenilmek”, “Takdir edilmek” en temel sosyal ihtiyaçlarımız arasında yer alıyor. Kişi kendi çevresinde bu sosyal ihtyiaçlarını karşılayamıyorsa, kendi duygu ve düşüncelerini yanıtan yarışmacıyı desteklerken aynı zamanda sosyal ihtiyaçlarını besleyeceği bir kaynak da yaratmış oluyor.