Siz hiç diyet yaptınız mı? Ben yaptım...

Dukan, İsveç, Amerikan Kalp Vakfı (!), lahana çorbası, hurma, Sibel Can diyeti, bikini diyeti, Atkins diyeti derken çıldıran metabolizmalarla baş başa kalanlar dikkat! Bütünsel Beslenme ile nasıl zayıfladığımı anlatıyorum...

Ece Çavuşoğlu

Siz hiç diyet yaptınız mı bilmiyorum ama ben yaptım. Hem de defalarca. Dukan, İsveç, Amerikan Kalp Vakfı (!), lahana çorbası, hurma gibi isimlere sahip şok diyetlerin yanında maksimum 1 ay süren klasik diyetisyen reçetelerini de büyük bir umutla denedim. Yıllar önce 'Çok şişmanım' diye ağlayıp diyete başladığımda ise yalnızca 68 kiloydum ve 38 beden giyiyordum. 

Sonuç; boyum 1.68 ve an itibariyle 84 kiloyum. 

2017 yılına girerken hayatımda ilk defa kendime hedef koydum. O kilolar gidecek! Bu kış, tartıda uzun zamandır görmediğim 50’li rakamlara kavuşmayı ve mağazalarda beğendiğim tüm kıyafetleri giyebilmeyi istiyorum. Tabii ki kilo vermeyi istememin tek nedeni kıyafetler değil. Diyete başlarken, kilo vermeyi neden istediğiniz çok önemli. 20’li yaşlarımın başındayken bu soruya 'Victoria’s Secret modellerine benzemek istiyorum’ şeklinde cevap verebilirdim fakat artık cevabım güzel görünme endişesinin çok ötesinde. 30’a 1 kala aldığım kilolar sayesinde yaşımdan oldukça genç göstersem de  yüzümün nasıl aşağı doğru sarktığını görüyorum. Yüksek topuklu ayakkabı giydiğimde dizlerimin ağrıdığını hissediyorum ve en kötüsü üzerime yapışan o hantallık hissi…

Yazının başında saydığım ilginç diyetler gibi son bir iki başarısız diyet girişiminden sonra, bu zayıflama işini bir uzmandan destek almadan gerçekleştiremeyeceğimi anladım. Evet, kesinlikle bir beslenme uzmanıyla birlikte hareket etmeliydim çünkü diyete başladığınız anda etrafınızda bir sürü kafa beliriyor ve hepsi bugüne kadar duyduğumuz birbirinden yanlış binlerce şey söyleyerek aklımızı karıştırıyor. Kaç defa ‘Kızım bunu yiyeceğine şunun içine ekmek doğra ye hem karnın doyar’, 'Diyet yapmak için uzmana ihtiyacın yok ağzını tut zayıflarsın’, ‘Her şeyden ye az az ye!' gibi klişe yorumlara maruz kaldığımı size anlatamam. Doğru bir yolda başlasanız bile, o dış sesler sizi yanlış yönlendiriyor ve bir hafta sonra kendinizi koca bir tabak kremalı makarnayla baş başa buluyorsunuz.

Diyete başlarken en büyük handikaplardan biri de etrafınızda kendinize olan inancınızın kırılmasını sağlayan birilerinin olması. İş yerindeki aşçı, alaycı bir kuzen ya da bir arkadaş olabilir. Belki amacı sizi kızdırıp işi inada bindirmek ve zayıflamanıza yardımcı olmak da olabilir, ki bu yöntemin şimdiye kadar başarılı olduğu görülmemiştir, yine de bu insanlardan uzak durun. Hatta mümkünse onlara diyete başladığınızı söylemeyin bile. Yemeyi seven biri için cipslerden, tatlılardan ve gazlı içeceklerden uzak durmanın stresi yeterince büyükken, bir de 'Sen zayıflayacaksın da bend de göreceğim’ imalı espriler hiç çekilmiyor.

Ben diyet kitaplarını, beslenme uzmanlarını araştırırken Bersu Ekinci'ye rastladım ve şu hayattaki en büyük şansımı elde ettiğimi düşünüyorum. Neden derseniz şöyle açıklayayım; bildiğiniz gibi Elmaelma.com’un editörlüğünü üstleniyorum ve son birkaç yıldır sağlıklı beslenme, diyet ve hormonlarla ilgili birçok yayını takip edip, bilimsel makalelerden çeviriler yaptım. Bu süreçte beslenmeyle ilgili birçok şey öğrensem de bunları uygulayamamıştım. Bersu Hanım, Bütünsel Beslenme yaklaşımıyla benim çok iyi bildiğim konulardaki uzmanlığını sergiliyor.  Bütünsel beslenmede 'diyet yapmak’, ‘kalori hesabı yapmak’ yerine daha çok tercihleriniz konusunda kendinizi eğittiğiniz bir süreçten geçiyorsunuz. Yani bu beslenme biçiminde sihirli sular, yağ yakıcı iksirler yok! Sadece ama sadece sağlıklı tercihler ve leziz yiyecekler var!

Eğer bana ‘Ece her şey çok güzel de, diyetin ilk günü senin için nasıl geçti?’ diye sorarsanız size tek kelimeyle çok kolay cevabını verebilirim. Çünkü gerçekten de diyete tahmin ettiğimden kolay bir başlangıç yaptım, üstelik babanemlerde ailece toplandığımız sofradan kuş sütünün bile eksik olmadığı bir günde. İnsanlar etrafımda su böreklerini ısırıp bir yandan da göz ucuyla dolmaları keserken, ben elimdeki 10 badem ve 1 kuru kayısı ile çok mutluydum. Babaannemin ‘Ye kızım, azıcık tadına bak’ ısrarlarına ailenin çeşitli fertlerinden 'Kızı rahat bırak zayıflayacak işte ne güzel’ şeklinde itirazlar geldiğinde gerçekten de o böreklerden uzak durmam gerektiğini bir defa daha anladım. 

Taman size küçük bir itiraf! Tabii ki karnım tok bir şekilde kendimi aç bırakmadan mutlu bir gün geçirmiştim fakat nişanlım Murat’ın bize gelirken aldığı badem şekerlerinde gözüm kaldı. Hani şu içi çikolatalı olan badem şekerlerinden… Kendimle birazcık mücadeleye girip, bir de şekersiz Türk kahvesi içince şekerlerden uzak durmayı başarabildim. 

İlk günü atlattık, peki hafta içi ofiste neler yaşayacağım? Onu da sizlere yarın anlatırım...

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar