Aydınlanma Yolu

Şems Uzuneser

 

Çoğumuz 30-35 yaşlarına geldiğimizde kendimizi ve yaşamımızı sorgulamaya başlarız. O güne kadar yaptıklarımızı, gelecekle ilgili planlarımızı düşünmeye başlarız. Ben kimim? Bugüne kadar yaşamımda ne yaptım? Bundan sonra ne yapacağım? Gelecekte bana ne olacak? Nasıl bir yaşamım olacak? Gibi sorular zihnimizi meşgul eder. 

İnsan bu sorgulamalara devam ettikçe kendi eksiklerini, hatalarını fark eder ve bunların üzerinde düşünür. Bu süreçte bazen insanın tüm hayatı bir anda anlamını yitirebilir. O güne kadar yaşadıkları anlamsız gelir ve kişinin zihninde bizzat kendisi ile ilgili sorular belirir. En temel soru olan ‘Ben kimim?’ sorusu ortaya çıkar. 

ruh.jpgKişi sanki ilk defa kendisi ile karşılaşıyormuş gibi ‘Ben kimim?’ diye sorar. Bu soruların başlaması aydınlanma sürecinin de başladığını gösterir. Bu konuyu Büyük Üstad Akif Manaf ‘Ruh Nedir Ve Nasıl Yaşanır?’ kitabında şöyle açıklıyor:

“Aydınlanma zamanı eski kalıplar bir anda anlamsız gelmeye başlar. ‘Ben kimim, nereden geldim, burada ne yapıyorum, nereye gidiyorum?’ Soruları ortaya çıkar. Aydınlanma bu noktadan başlar. Ve kişi elinin altında ne bulursa oradan araştırmaya başlar.”

Böylece, aydınlanmanın ilk sorusunu soran kişi etrafındaki en yaygın manevi öğretilerle ilgilenir. Kişi mensup olduğu dini daha çok araştırmaya başlar, diğer dinler ilgisini çekebilir, dinlerin dışında başka öğretilerle ilgilenebilir. Günümüzde özellikle yaygın olan New Age öğretileri çok ilgi çekmektedir. 

Bu öğretilerde kişi ‘Ben kimim?’ sorusuna pek cevap bulamasa da enerjilerle tanışır. Beş duyu ile algılanmayan enerjiyi algılamaya, hissetmeye başlar. Bu da kişiyi somut olanın dışında var olan soyut kavramlara götürür. Kişi artık duyu ötesi algı ile ilgilenme sürecine girer.

Maddi beden dışında var olan ruh kavramı kişi için daha gerçekçi olur. Beş duyu ile algılayamadığı ruh onun için artık daha kabul edilebilir bir olgu haline gelir ve bu konuyu araştırmaya başlar. İlk olarak ‘Ben ebedi ruhi varlığım’ cevabına ulaşır. Bu aydınlanmanın ilk sorusuna verilen ilk cevaptır. 

Aydınlanma çok aşamalı bir yoldur, bir tekamül yoludur. Kişi bir anda bir ampulün yanmasıyla en üst düzey aydınlanmayı yaşamaz. Aydınlanma sonsuza giden bir yoldur ve o yolda birçok ampul kişinin gelişimine paralel olarak yanar. Büyük Üstad, Ruh kitabında bu konuya şöyle devam ediyor:

 “Birey başka şeyler öğrenir: ‘Ben ebediyim. Ölümden sonra yaşam devam eder’ gibi. Ve bunların içine girip araştırarak aydınlanmanın farklı aşamalarından geçmeye başlar. ‘Ölümden sonra yaşam bitmez.’ Bu ikinci ampul! ‘Beden ölüyor ve ben yaşamaya devam ediyorum!’ Bu ikinci aşama. Ve üç; ‘Beden ölüyor, ben yaşamaya devam ediyorum ve burada yaptıklarımdan sorumluyum. Sorumluluk var. Hiçbir şey kaybolmayacak. Ne ektiysem onu da biçeceğim.”

Aydınlanma yani tekamül içe doğru yapılan bir yolculuktur. Kişi bu yolda sürekli kendi benliğine doğru ilerler. Bu günümüzde o kadar da kolay bir şey değil. Çünkü genel yaşamda her şey dışa dönük ve insanlar dışa dönük bir yaşam sürdürüyorlar. Sürekli dış dünya ile ilgileniyorlar, ‘O ne yaptı? Burada ne oldu? O ne iş yapıyor? Şu kim?’ gibi dış dünyayla ilgili binlerce soru.  

Bu kadar dışa dönük bir toplumda içe dönme yolu, yani tekamül yolu aykırı bir yoldur. O yüzden bu yola girmek de, bu yolda yürümek de hem kararlılık hem de cesaret istiyor. Çünkü bir kişiye ‘Ben kimim?’ diye sorarsanız size ‘Deli misin, sen kim olduğunu bilmiyor musun, sen Ayşesin, Mehmetsin’ der. Israr ederseniz de aklınızdan şüphe eder. 

Günümüz insanı genelde dışarısı ile ilgilenir, iç dünyası onu korkutur. İçindeki kişiliği ile yüzleşmek istemez. Hatta 30-35 yaşlarında başlayan bu sorgulama dönemine 30-35 yaş bunalımı deniyor. Yani toplum için kişinin kendisi ve hayatı ile ilgili yaptığı sorgulamalar onun bunalımda olduğunu gösteriyor. Çünkü genel insana göre kişi hiçbir şeyi sorgulamamalı, toplumun kuralları ne gerektiriyorsa onu yapmalı. Eğer sorguluyorsa demek ki bunalımda, depresyonda…

Bu yüzden de genelde bireyler dış dünyadan kopacakları, toplumdan dışlanacakları korkusu ile bu sorgulama sürecini atlarlar. Çünkü eğer kişi ‘Ben kimim? Ben ne yapıyorum? Nereye gidiyorum?’ gibi sorular sorarsa genelde toplum kişinin mutsuz, başarısız olduğunu, bu yüzden de bunalıma girdiğini düşünür. Ve kişiye ‘Artık yaşlanıyorsun, emekliliğini garantiye almalısın, evlenmelisin, çocuk yapmalısın’ gibi cevaplar verirler. 

Günümüz insanı mutsuzluğu, endişeleri, hastalıkları için çareyi sürekli dışarıda arıyor. ‘Ben neden mutsuzum, korkularım neden, neden hasta oldum’ sorularını dışarıdaki herkese soruyorlar da, kendilerine sormak akıllarına gelmiyor, ya da sormak istemiyorlar. Çünkü bu soruların gerçek cevabı insanın kendisinde ve çoğu kişi gerçekleri duymak yerine kandırılmayı tercih ediyor. 

Aydınlanma yolunda devam eden bir kişi ise onları genelde rahatsız ediyor. Çünkü her birey kendi varlığının sesini içinde duyar. Buna bazen iç ses, bazen vicdan, bazen kalbin sesi denir ama aslında o ses özün sesidir, bedenin içinden haykıran gerçek benliğin sesidir. O sesi çoğu insan duyar ama pek azı dinler. Çünkü o ses kişinin ya da toplumun değil evrenin kurallarına göre konuşur. Bu kadar bencil bir toplumda bu yüzden özün sesi kaybolur gider.

Gerçek aydınlanmaya giden yol maalesef her zaman güllük gülistanlık değildir. Bu yolda yürümek için insan topluma aykırı olma cesaretine sahip olmalıdır. Samimi bir öğrenci bu cesareti ancak gerçek bir Üstadın yardımı ile bulabilir. İşte bu yüzden aydınlanma yolunda Üstad vazgeçilmezdir.

"Yoga yolunda ilerlemek için dürüst ve cesur olmak gerekir, cesaret gerekir. Çünkü gerçekleri görmek cesaret ister. Yoga Academy’de gördüğünüz öğrenciler en cesur insanlardır, çünkü kendileri hakkında hoş olmayan gerçekleri görüp yine de pes etmediler, kaçmadılar, kafalarını deve kuşu gibi kuma gömmediler. Devam ettiler, ilerlediler ve Üstad onlara tekamülü etmenin yolunu göstererek gelişmelerini hızlandırdı." Büyük Üstad Akif Manaf

Şems Uzuneser

Yoga Academy Eğitmeni

www.yogaacademy.com.tr

https://www.facebook.com/pages/Yoga-Academy/155455811146419

 

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar