Temel içgüdüler!

Şems Uzuneser

Günümüzde yaygın bilinç düzeyi nedir? Çevremizdeki yaşam biçimlerine ve tercihlere baktığımızda bunu anlamak o kadar da zor değil. İnsanlar ne için yaşıyorlar diye bir soru sorup sonra da bu sorunun cevabını aradığınızda onların bilinç düzeyini de anlarsınız.

Genelde, günümüz insanını harekete geçiren dört tane temel etken vardır; bunlara dört temel içgüdü diyoruz. Ve çevremize baktığımızda insanların bu dört temel dürtü üzerine yaşamlarını kurduklarını görüyoruz.  Hatta bu dürtüler o kadar güçlü ki neredeyse insan yaşamının tamamını kapsamış durumdalar.

Bu temel dürtüler; beslenme, korunma, barınma ve üreme. Beslenme dürtüsü, yemek… yemek… yemek… ve yine yemek... Herkesin yaptığı bu. Gittikçe yaygınlaşan obezite ve birçok ağır hastalığın nedeni.  Korunma dürtüsüne gelince, bu o kadar yüksek boyutlara ulaşmış ki, silahlar çocuk oyuncağı gibi her yerden edinilebiliyor.

Kişi kendini korumak için bir diğerini öldürebilir, meşru müdafaa deniyor buna. Oysa temel evrensel bir yasa vardır, benzer benzeri çeker. İçinde şiddet olan insan şiddetle karşılaşır. Korunma dürtüsü en yüksek olan insan da aslında içinde en çok şiddet taşıyan insandır; kişi içindeki şiddetten korunmalıdır. 

Barınma dürtüsü; kapalı ve korunaklı bir mekanım, başımı sokacak bir evim olsun. Barınma dürtüsü olmayıp da, sokaklarda yaşayanlara evsiz diyerek hepimiz acıyarak bakıyoruz. Belki de barınma dürtüsünden özgürleşmiş kişiye değil de hala bu dürtünün etkisinde hayatını şekillendiren kendimize acımalıyız.

Üreme dürtüsü; bunun üzerine çok da söylenecek bir şey yok aslında. Sadece olduğunuz yerde başınızı kaldırın ve çevrenize bakın. Her yerde gizli ya da açık cinselliği göreceksiniz. Bu o kadar yaygın ki cinsellik artık çekirdek gibi her yerde bulunabiliyor.

Bu dürtüler o kadar güçlü ki artık bireysel boyuttan toplumsal boyuta taşınmışlar. Yemek sosyal bir aktivite haline gelmiş. İnsanlar yemekte iş konuşuyor, özel günlerde ziyafet veriliyor. Ordu, polis gücü toplumsal korunma dürtüsünün sonucu. Toplum olarak barınma dürtüsü vatan kavramını ortaya çıkarmış. Üreme tamamen toplum kontrolünde, belgesiz üremek toplumda hoş karşılanmıyor.

Hani, hayvanlar için içgüdüleri ile yaşarlar, insan akıl ve zeka sahibidir ve evrimsel olarak hayvanlardan üstündür deriz. Peki, temel dört içgüdü ile yaşayan toplumda bu üstün insan nerede?

Genel insana bakın, sabah uyanıyor ilk işi yiyecek veya içecek bir şey aramak. Sonra işe gidiyor, para kazanacak. O para ile beslenecek, barınacak bir yer edinecek. İş çıkışı akşam ya evine gidecek ya da bir eğlenceye gidecek. Evinde ya da dışarıda beslenecek ve eğlenecek. Eğlence dediğimiz şey genelde beslenme ve cinsellik üzerine. Ve insanlar her an kendilerini korumak için tetikteler. Çünkü şiddet her yerde.

Bu dört temel içgüdüyü aşan insanlar nerede? Var mı? Bir kere bu içgüdüleri aşmak için insanın aklını ve zekasını kullandığı bir yaşamı olması gerekiyor. Yani insan öyle bir yaşam yaşayacak ki, yemeyi- içmeyi, evini-yatağını, güvenliği ve cinselliği unutacak. Onu harekete geçiren nedenler tüm bu dürtülerden üstün olacak.

Peki, bu nedenler ne olabilir? İnsana tüm o temel ihtiyaçlarını unutturacak şeyler nelerdir? İnsan temel ihtiyaçlarını nasıl unutabilir? Bunun için insanın amacına kendini adaması gerekir. İnsan iki tür amaç edinebilir. Bir dünyevi amaçlar, iki spiritüel amaçlar.

Kariyerinde zirveye çıkmak, bir buluş yapmak, bir eser ortaya çıkarmak ya da belirli şeylere ulaşmak için insanın çok güçlü bir motivasyonu olabilir ve her şeyi unutarak kendini belirli bir amaca ya da isteklere ulaşmaya adayabilir. Böyle insanlar var.

Bu insanlar hedeflerine ulaştıklarında büyük bir tatminlik yaşarlar. O tatminlik duygusu için her şeylerini feda edip amaçlarına doğru büyük bir motivasyonla yürürler. Ama sonunda yaşadıkları o duygu kalıcı olmaz. Çünkü dünyevi amaç ya da istek ne olursa olsun nesneldir. Ve her nesne geçidir. O nesnenin verdiği haz, tatminlik, başarı duygusu da geçici olacaktır.

Çünkü nesne dediğimiz şey zamana yenilir. Sizin dünyevi amacınız ne olursa olsun, ona ulaşmak için neleri feda ederseniz edin, o isteğinize kavuşsanız bile yaşayacağınız doyum kesinlikle geçici olacaktır. Ve o doyum geçince insan geri dönüp geldiği yola bakacak ve elde ettiklerinin feda ettiklerine değip değmediğini düşünecektir. Ve değmediğini görecek!
ve pişmanlık… ve hayal kırıklığı…

Spiritüel ruhsal demektir; ruh sonsuz, sınırsız, ebedi demektir. Ruh özdür, öznedir. Spiritüel istekler nesnel değil özneldir, özne ile yani öz ilgilidir. Kişinin spiritüel amaçları ya da istekleri varsa ona ulaşmak için feda edilenler kişinin dünyevi yükleri olacaktır. Spiritüel isteklere ulaşmak için dünyevi istekleri bırakmak gerekiyor. Yani o dört temel içgüdüyü terk etmek gerekiyor.

Çünkü o temel dürtüler aslında insanı alt düzey isteklere yönlendiren ve dünyevi düzeyde tutan şeylerdir. Onlardan kurtulmak için bir kurtarıcı ve bir yol olmalıdır. Bu kurtarıcı Üstad ve yol da Orijinal Yoga Sistemi yoludur. Spiritüel amaçlara doğru yürünen yol o kadar güzeldir ki kişi o yolda tüm o temel dürtülerden özgürleşir, yolun güzelliğine dalar. O güzellik insanın içinde daha önce hiç yaşamadığı sevgiyi, coşkuyu, huzuru ve mutluluğu ortaya çıkarır.

“Gerçek isteksizlik spiritüel isteklere sahip olmaktır.” Büyük Üstad Akif Manaf.

Şems Uzuneser
Yoga Academy Antrenörü
www.yogaacademy.com.tr
 

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar