Kerem Bursin'in bilmediğiniz yönleri!

Peki instagram hesabında takipçi rekorları kıran Kerem Bursin kimdir, nasıl bir adamdır? İşte Ayşe Arman'a verdiği röportajdaki anlatımıyla Kerem Bursin'in hikayesi...

Kerem Bursin'in bilmediğiniz yönleri!

-Ben Kerem’im. 27 yaşındayım. Neredeyse bütün hayatım yurtdışında geçti, son iki yıldır Türkiye’deyim. Oyuncuyum. Kendimi geliştirmek ve çok daha iyi bir oyuncu olmak istiyorum. İstekliyim, azimliyim, çalışkanım..

KEREM BURSİN'İN BABASI
-Babam ODTÜ’lü bir mühendis. Uluslararası bir petrol şirketinde üst düzey yönetici. O yüzden de kendimi bildim bileli dünyayı dolaşıyoruz, farklı ülkelerde yaşıyoruz. 
Babam çok dürüsttür, sözünün eridir, bir duruşu, bir omurgası vardır. Sloganı da “Bir şey yapacaksan adam gibi yap! Yüzde 100 kendini ver...” 

10 AYLIKKEN TÜRKİYE'DEN AYRILDI
-İstanbul'da doğudum. Ama 10 aylıkken, ver elini Edinburgh, İskoçya. Sonra Endonezya. Hem Medan’da hem Jakarta’da yaşadık. Anaokuluna orada başladım. Endonezya benim için cennetti. Sokaklarda maymunlar filan, bir çocuğa cazip gelebilecek her şey vardı... Çevremde hep farklı kültürden, dinden, ırktan insanlar oldu. Ben sıcakkanlıyım ve anında her yere adapte olurum, uyum kabiliyetim yüksek ve önyargısızım. Sebebi de sanırım bu çokkültürlülük. Benim gerçeğim de buydu. 

KEREM BURSİN 'İN ANNESİ
-En büyük destekçilerimden biri. Ülke ülke dolaşınca kariyer yapamadı. Bizimle ilgilendi. Ama zaman içinde sosyal sorumluluğa kaydı. Amerika’da kanserli çocuklarla ilgili harika işler yaptı. Onunla gurur duyuyorum. Başkalarına yardımcı olabilmek, onların hayatlarını kolaylaştırabilmek en önem verdiği değerlerden biri. Bize de aşıladı. Hayatın, bizim yaşadığımız hayattan ibaret olmadığını anlamamız 
için bizi savaş sırasında Kosova’ya götürdü mesela. 

ÖRTÜNMELERİ UMURUMDA BİLE DEĞİL
- Ben hayatım boyunca farklı kültürden, ırktan, dinden insanlarla bir arada oldum. Sonsuz bir çeşitlilik. Kimseyi de alışkanlıkları, davranışları ya da inançları için yargılamadım. Ne giydiği, ne giymediği, örtünüp örtünmediği umurumda bile değildi. Görmüyordum bile. 


kerem-bursin-biyografisi.jpg
 

TEKSAS GÜNLERİ
-Teksas’a taşındığımızda, 13’tüm. Hamurum orada şekillendi diyebilirim. Tiyatroyla orada tanıştım. Oyunculuk orada kanıma girdi. Müzik de öyle. Ciddi olarak spor yapmaya orada başladım. İlk kez orada âşık oldum. Bir sürü şeyin ilkini Teksas’ta yaşadım. 

Teksas samimi yerdir. Teksaslılar da öyledir. Evet, bir köylü tarafı vardır, biraz da küçümser insanlar. Teksas’tayken Teksas’tan nefret edersin. Ama Teksas’tan ayrıldıktan sonra çok da özlersin. Bana huzur veriyor. Ve orada kendimi çok rahat hissediyorum. Amerika’nın sevdiğim yanı, herkes olduğu gibidir, kimsenin bir takıntısı yok. Orada mesela insanların bizim burada olduğu kadar marka 
takıntısı da yok. 

kerem-bursin-hayati.jpg-

8 SENEDİR AYNI TİŞÖRDÜ GİYİYOR

Sekiz senedir üstümden çıkarmadığım bir tişörtüm var mesela. Gerçi annem sinir  oluyor, “Oğlum, erimiş bu, delinmiş! Artık giyme!” diyor ama benim için hiç önemi yok. İçinde rahatım ve temiz. O zaman tamamdır. Beni giydiğim, taktığım, bindiğim şey tanımlamıyor. Ben, benim..

HANGİ TÜR KADINLARDAN HOŞLANIYORkerem-bursin-resimleri.jpg
-Kendine güvenen, çalışan, üreten, bir hedefi olan hırslı kadınları çekici buluyorum. Birlikte olacağım kadının olağanüstü güzel olması filan da gerekmiyor. Tantanalı, ünlü hayatı yaşamak isteyen bir kadına, sosyal sorumluluk sahibi, yardımsever bir kadını tercih ederim. Bir öğretmen, bir hemşire gibi insanlara faydalı biri olabilir mesela. Gerçi bu söylediklerim tuhaf geliyor Türkiye’deki arkadaşlarıma. 
Tıpkı “Marangoz olmak isterdim” dediğimde olduğu gibi. Türkiye’de insanlar belli zümrelere ayrılmış durumda. Sadece mensup olduğun kültürün insanlarıyla görüşebilirmişsin gibi. Bazı meslekler, sanki sadece belli kültür seviyesindeki insanlara özgüymüş gibi. Mesela üniversite mezunu birinin marangozluk yapmak isteyebileceğini akılları almıyor. Öğretmenlik de hemşirelik de küçümseniyor, 
olacaksan doktor olmalısın onlara göre. Ama dünyanın hiçbir tarafında böyle bir şey yok. Gizli bir kast sistemi aslında bu. 

KENDİNİ YAKIŞIKLI BULUYOR MU?
-Hayır, bulmuyorum. Başka özelliklerim var benim: İnsanlarla sıcak ilişki kurabilen biriyim, empati kurabilirim, kendimi karşımdakinin yerine koyabilirim. Ama özel yeteneklerim olduğunu düşünmüyorum. Oyunculuğu da beni heyecanlandırdığı için yapıyorum. Bir karakteri çalışmak, ona hazırlanmak, o karakterin içine girmek, o olmak... Tüm bu süreçler beni fevkalade mutlu ediyor. 

ABD'DE BAŞARILI OLAMAYINCA MI TÜRKİYE'YE GELDİ?
-Tam öyle değil. Orada Jack Nicholson’ı, Sandra Bullock’u keşfeden yapımcı Roger Corman’ın, ‘Sharktopus’ ve ‘Palace of the Damned’ filmlerinde oynadım. Ama çok hızlı bir yer orası. Bir şey mi yaptın, tamam harika ama iki hafta sonra unutuyor insanlar seni. Konuştuğun menajer ya da yapımcı artık telefonlarına cevap vermiyor. Sen gene başladığın noktaya dönüyorsun. Sonunda fark ettim ki, 27’yim, yaşım ilerliyor. Ama hâlâ akıntıda sürüklenen tahta gibiyim. Anladım ki, hayatımla ilgili yeni bir adım atmam gerekiyor. O aralar en yakın arkadaşımı da kaybettim. Abu Dabi yıllarından beri arkadaştık, Mısırlıydı. Bir bisiklet kazasında vefat etti. Bu da hayatı sorgulamama sebep oldu: “Ben istediğim şeyleri yapıyor muyum? Vakit mi kaybediyorum? Yerimde mi sayıyorum? Kendimi 
daha nasıl geliştirebilirim?” Hayatımı toptan değiştirmeye karar verdim ve Türkiye’ye geldim. 

DUA BİLMEM
-Arapça dua da bilmiyorum. Ama Tanrı’ya şükredeceğim zaman ya da bir şey için yardımını istediğim zaman, bunu Türkçe söylüyorum. Türk olduğum için, benim Allah’ım Türkçe anlayacak gibi bir düşüncem vardı çocukluğumdan beri, öyle de kaldı. 

-Biz dindar bir aile değiliz. Ama bütün dinlere saygılıyız, hep öyle olduk. Etrafımızdaki insanlar zaten farklı kültürlerden, dinden ve milliyettendi. Her zaman hepsinin bayramlarını kutladık. Onlar da bizimkileri... 

HİÇ EL ÖPMEDİM
-Ben kimsenin elini öpmedim bugüne kadar. Dedelerim ve büyükannelerim o kafada değillerdi. 

Yorumlar