Yoksa sizde uyku apnesi mi var?

Cinsel yaşamdan fitness sorunlarına kadar hayatımızın her alanını etkileyen uykusuzluğun doğru tespit etmek gerekiyor. Özellikle horlamaya dikkat!

Yoksa sizde uyku apnesi mi var?

Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nden nöroloji uzmanı  Dr. Gülten Özdemir, “Uyku apnesi; sosyal hayatta, kariyerde ve cinsel performansta düşüşe yol açıyor. Ayrıca obeziteye, unutkanlığa ve hatta depresyona neden oluyor” diyor. Özdemir; kaliteli uykuyu engelleyen horlama ve uyku apnesiyle ilgili sorularımızı yanıtladı.

Horlama çok sık rastlanan bir uyku sorunu mu?

Horlama; uyurken nefes alma sırasında daralan hava yollarından geçen havanın yutak çevresindeki yumuşak dokuya çarparak, dokuların titreşmesiyle oluşan sestir. Üst solunum yolunda yutak ve dil arkasında daralmayla orantılı olarak horlama da artıyor. Toplumda her 100 kişiden 40’ında görülüyor.

Her horlama uyku hastalığı olarak mı değerlendirilmeli?

Öncelikle kişinin nasıl bir horlama sorunu yaşadığını iyi tespit etmek gerekiyor. Çünkü horlamanın farklı tipleri var. Basit horlama; daha çok sırt üstü pozisyonda ortaya çıkan ve kişinin yorulmasıyla artan, kesintisiz çıkarılan gürültü sesine deniyor. Kişi, yarattığı gürültü nedeniyle eşinin uykusuna zarar veriyor. Horlama bazen de ‘üst solunum yolu direnç sendromu’ denen; düzensiz, solunum güçlüklerinin eşlik ettiği fakat 5-10 saniyeyi aşmayan nefes durmalarıyla birlikte olabiliyor. Sık uyanmaya yol açılor, uyku kalitesini bozuyor. Üçüncü tip horlamadaysa en az 10 saniye süren nefes durmalarıyla kesintiye uğrayan, boğulur tarzda, şiddetli çıkarılan sesten meydana geliyor. Yani Obstrüktif  Uyku Apne Sendromu (OSAS) dediğimiz horlamanın, solunum durmalarıyla birlikte olduğu hastalık şekli bu.

Kişinin OSAS olduğunu nasıl anlayabiliriz?

Uyku apnesi, kısaca uykuda 10 saniyeyi aşan nefes durması olarak tanımlanıyor. Horlaması olan hastaların yüzde 5’inde uyku apne sendromu var. Uykuda solunum durmaları, gecede yüzlerce kere tekrarlanabiliyor. Her solunum durmasıyla kişi kısa süreli sık uyanmalar yaşıyor, sadece uyanarak solunum durmasını giderebiliyor. Hasta bu uyanmaları fark etmiyor. Farkında olmadan kalitesiz, yüzeysel bir uyku alıyor. Uykuda nefesin durmasıyla, kalp ve beyin için hayati önemi olan oksijen düzeyi düşüyor, karbondioksit miktarı artıyor. Kalp atımları da düzensizleşiyor, ileri yaşlarda ani kalp durmalarıyla uykuda ani ölümlere neden olabiliyor. Hasta gece  boyunca boyun çevresinden terliyor.

Apne gündelik hayata nasıl yansıyor?

Kaliteli uyuyamadığı için hasta sabah yorgun uyanıyor, kendini uykusuz hissediyor ve gündüzleri uyukluyor. Aşırı yorgunluk miskinliğe, hareketsizliğe neden oluyor. Bu hareketsizlik giderek kişinin kilo almasına yol açıyor. Sonuçta kilo; uyku apnesi hastalığını şiddetlendireceğinden bir kısır döngüye girilmiş oluyor. Uykusuzluk sinirliliğe, gerginliğe, iş verimliliğinde düşmeye de sebep oluyor. Trafikte kırmızı ışıkta beklerken uykuya dalma ve uzun yolda trafik kazalarına sebebiyet verme gibi, hayati riskler ortaya  çıkıyor. Cinsel fonksiyonlarda azalma ve  isteksizlik görülüyor. Konsantrasyon  güçlüklerine ve belirgin dikkat, hafıza  sorunlarıyla unutkanlığa yol açıyor. Ayrıca araştırmalar, hastaların yüzde 30’unda  depresyon olduğunu gösteriyor.

CPAP maskesiyle derin uyku

Apne tedavisinde halen en etkili yöntem CPAP adı verilen hava kompresörleri. Hastanın burnuna göre ayarlanabilen, rahat ve uygulanması kolay özel bir burun oksijen maskesi bu. Cihaz, burna takılan bir maske aracılığıyla, gece boyunca oda havasını hastaya uygun bir basınçta üfleyerek, tıkalı havayolunu açık tutuyor. Bu sayede tıkanıklıklar ortadan kalkarak horlama ve apnenin ortaya çıkması engelleniyor. Kandaki oksijen   miktarının normale dönmesini  sağlıyor, solunum sorunlarını engellediği için uyku bölünmüyor.  Bu sayede hasta, ertesi sabah zinde kalkıyor ve uykusuz hissetmiyor.   Hasta küçük bir el çantasıyla   cihazı yanında taşıyabiliyor.

Kameralı laboratuar takibi

Horlama ve uyku apnesinin  kesin tanısı, hastaların gece boyunca uykuları incelenerek konulmalı. Bunun için ‘polisomnografi’ adı verilen hassas bir yöntemden yararlanıyoruz. Bu inceleme, uyku laboratuarında, uykunun sabaha kadar kaydedilmesi sonucunda gerçekleştiriliyor. Tanıda kullanılan en güvenilir yöntem olarak kabul ediliyor. Hastalar, bir gece boyunca vücutlarına bağlanan çeşitli sensörlerle incelemeye alınıyor. Bu sırada beyin dalgaları, göz hareketleri, kalp elektrosu, çene ve bacak hareketleri, ağızla burunun hava akımı, göğüsle karın hareketleri, horlama, kandaki oksijen miktarı, yatış pozisyonu kaydediliyor. Yaklaşık sekiz saatlik çekimin ardından toplanan veriler, konunun uzmanı tarafından değerlendiriliyor ve hastanın  tedavisi planlanıyor.

Yorumlar