Baba-oğul diyalogları-1

Ah benim güzel oğlum, ben ne yapıyorum biliyor musun? Sana sadakayı anlatıyor gibi yapıp kendime bağırıyorum…          

Gökhan Dağıstanlı

-Sadaka ne demek baba?

-Milyar dolarları olan insanlarla okula giderken giyecek ayakkabısı, montu olmayan çocuklar aynı ülkede yaşıyorsa o ülkede işlerin yolunda gittiğini söylemek mümkün değildir oğlum. Ulusun bütününü kavramayan, tabana yayılmamış zenginlik ülkeye ait değildir. Bu tarz ülkeler gelişimini ağırlıklı olarak emek sömürüsü üstüne kurmuşlardır. Bir tarafta karın tokluğuna çalışan emekçiler diğer tarafta hiçbir lüksten feragat etmeyen işverenler bulunur. Arada da bizim gibi orta gelir düzeyiyle sus payını almış haline şükreden değişik bir kitle vardır. Bunlar zengin azınlığın gözünün içine bakarken gariban çoğunluktan gözlerini kaçırırlar. Çünkü bu çoğunluk onlar için sadece ibrettir. Daha fazla yalakalık yapmaları, düzene ayak uydurmaları, çenelerini kapamaları için örnek korku filmidir. Hayatları boyunca bu filmdeki oyuncuların durumuna düşmemek için çalışırlar ve susarlar. Hatta çoğu zaman buldukları her fırsatı emeği sömürülenleri ezmek için kullanırlar. Garsona bağırıp çağırırken görürsün onları, şoföre kızarken, telefondaki görevliyi azarlarken… Patron rolünü üstlenme telaşı almış başını gitmiştir. Hele bir hizmet edenle karşılaşsın hemen beyaz yakasını çıkarıp patron gömleğini geçirir üstüne. Sonra bir feryat figan başlar ki tiksinirsin.

-Peki sadaka bunun neresinde baba?

-İşte oğlum, sadaka vermek tam da bu ruh halinden doğan yardım süsü verilmiş tavırdır.

-Nasıl yani?

-Şimdi zenginler ve orta gelirliler dedim ya evlat, bunlar içlerinde ne yaptıklarını, neye sustuklarını, başkalarının üstüne nasıl bastıklarını, kimi insanları nasıl ezdiklerini çok iyi biliyorlar. Dışarıdan bunları umursamıyor gözükseler de vicdanları susmuyor. Her gece uykuda bir yumruk gibi çöküyor üstlerine. Uykuları kaçıyor. Sonra kazançlarından ufacık bir parçayla ihtiyaç sahiplerine güya yardım ediyorlar. İşte bu yardıma sadaka deniyor oğlum.

- E o zaman güzel bir şeymiş baba. Sen niye kötü bir şey gibi anlatıyorsun?

-Bak oğlum, sadaka görüntüde güzel bir şey gibi dursa da ana soruna asla odaklanmayan bir kaçamak yoldur. Sadaka vermek değil, sadaka ihtiyacında olan insan bırakmamak esastır. Kendi vicdanını temize sadakayla çekeceğine, ben bu sistemin değişmesi için ne yaptım ya da ne yapmalıyım demeli insan. Emek sömürgecilerinin çarkına su taşıyıp bu değirmenin öğüttüğü insanlara üç kuruş yardım yapmak, tavşana kaç tazıya tut demektir. Oysa medeni bir ülkede doğan her bireyin asgari yaşam şartlarının muhakkak bir standardı olmalıdır. Eğitim ve her türlü sağlık hizmeti tüm vatandaşlara eşit kalitede ve ücretsiz sunulmalıdır.

-Peki neden değil baba?

-Sadakaya alıştırırsan toplumu, yarın öbür gün sadakayla da yönetebilirsin de ondan.

-Anlamadım?

-Bunu sana sonra anlatırım canım.

-Son bir şey daha soracağım. Bu kadar eleştirdiğin sistemin değişmesi için sen ne yapıyorsun baba?

-Ah benim güzel oğlum, ben ne yapıyorum biliyor musun? Sana sadakayı anlatıyor gibi yapıp kendime bağırıyorum…          

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar