Baba-oğul diyalogları-2

Baba, dün dedemle parka gittik. Yolda ayakkabısı olmayan bir çocuk gördük. Dedem “Haline şükret oğlum, bak neler var dünyada.” dedi.

Gökhan Dağıstanlı

-Baba, dün dedemle parka gittik. Yolda ayakkabısı olmayan bir çocuk gördük. Dedem “Haline şükret oğlum, bak neler var dünyada.” dedi. Şükretmek nasıl bir şey baba?
-Şükretmek hep yanlış anlaşılmıştır oğlum. Aslında Tanrı’ya bize verdiği olgunlaşma imkânı için teşekkür etmek demektir. Bu da hayatın kendisidir. -Dedem de mi yanlış anlamış yani?
-Sadece deden olsa iyi. Hepimiz yanlış anlıyoruz bunu. İnsanların dışarıdan müdahaleyle çözülebilecek sıkıntılarını, biz o durumda değiliz diye şükür sebebi kabul edip konunun çözümüne gözlerimizi kaparsak bu Tanrı’nın hoşuna gitmez.

-Peki ne yapmalıyız baba?

-Bak evlat! İnsanların sadece yüzde biri dünyadaki kaynakların yüzde doksan dokuzunun sahibi. Bu düzen Tanrı’ya mâl edilebilecek bir durum değildir. Bizler gözlerimizi yumduğumuz sürece de bu anlayış aynen devam edecek. Çünkü gücü ve parayı elinde tutanlar kurdukları düzenden memnun. Memnun olmaması gerekenlerse temel hakları gasp edilmiş yüzde doksan dokuzluk bölüm. Bunlardan bazıları kısıtlı imkânlar sağlanarak susturuluyorlar. Biz ve bizim gibi aileler bu durumdayız işte. Diğerleri ise düzenin gücüne boyun eğmişler. Sesleri daha çocukken kesilmiş, öfkeleri çoğu zaman devlet eliyle sindirilmiş… Tanrı tarafından  verilmiş yaşam hakları yasal iplerle gasp edilmiş…

-Yasal ip nedir babacım?

-Bunu sana sonra anlatacağım. Şimdi buna üzülmeni istemiyorum.
-Peki, biz niye susuyoruz baba? Neden bir şeyler söylemiyoruz?
-Korkuyoruz çünkü oğlum. Önümüze bizden daha kötü durumda olanları koyuyorlar hep. Az da olsa sahip olduklarımız için şükretmemizi öğretiyorlar bize. Biz de, dün dedenle senin yaşadığın gibi, kötü durumda birini görünce hemen halimize şükrediyoruz ve kafamızı çeviriyoruz. Hâlbuki dünya üzerinde yoksulluk çeken her çocukta hepimizin sorumluluğu var. Bizler sus payımıza razı oluyoruz.
-Baba kızma ama bunu bile bile böyle davranmaya nasıl devam edebiliyorsun?

-Korkuyorum evlat, çok korkuyorum.

Bu yaşa gelene kadar korkutuldum hep. Şimdi yanlışları görüyorum evet. Ama bunun için harekete geçmenin sonuçları çok ağır. Cesaret edemiyorum. Seni hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum. Şimdi bütün bunları fark etmeme rağmen yaşıyorum gibi gözükse de aslında yaşamıyorum. “İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler; önemli olan çok yaşamak değil yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.” demişti son mektubunda deniz kadar geniş yürekli bir genç. Aklıma geldikçe utanıyorum.

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar