Yolculuk!

Yıllarca öyle çabaladın, öyle yoruldun ki artık gitmen lazım. Baksana, her yalnızlığında ağlamaklısın.

Gökhan Dağıstanlı

Yaşamak ağrısı nasıl da asılı boynuna. Bu kadar uzun süre cansiparane savaşmak iyi gelmedi sana. O gitmelerin de gitmek değildi. Daha bir gitmek lazım aslında. Bildiğin bütün gitmelerden daha uzak, daha fazla. Öyle mesafelerden falan bahsetmiyorum. Sana kendine doğru bir yolculuğu anlatıyorum. Mesela, bir yer tut kalbinden. Yaban otlarından, yoncalardan, begonvillerden, ortancalardan,
sarmaşıklardan bir yer. Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava. Meleklerin eli değmiş olsun. Dönmeyecekmişsin gibi bir yer. Daha fazla görebilmen için yıldızları, ışığı az olsun. Gündüzlerin gözlerine, gecelerin ruhuna dokunacağı bi yer. Seni saracak elleri olsun. Hayatın keşmekeşinde durmadan kendini hatırlatsın. Öyle uzun uzadıya kalmak için değil, sadece nefes almak için. Baktıkça Tanrı’yı öveceğin bir yer seç yüreğinden. Sonra kalırsın belki. Ya da sıkılınca dönersin. Başka türlüsü
güç. Sonra yine denersin. Belki de bir otobüse binmek gerek, son durağı belirsiz. Rastgele bir durakta, inecek var diyerek inmek. Yeşil olmasına dikkat et. Cumalardan bir cuma seç. Önüne baktığın kadar göğe doğru kaldır başını. Ne
varsa geçmişten getirdiğin sakla bir sandığa. İstersen yanına al en sevdiğin arkadaşını. Çantana birkaç parça eşyadan fazlasını koyma.

Çoktan hak ettin sen bunu, yaşamak zor iş. Durmadan harcadığın gülüşlerini kurtar bu kalabalıktan. Arkana yaslandığında kucağında huzur... Mavi de olsun muhakkak. Bir yer var biliyorsun ta içinde bir yerde. Herkes için başka bu durak. Öyle bir yer ki göğünde martılar, denizinde karabataklar, havasında iyot, mendireğinde yosun. Nasıl iyi gelecek sana biliyor musun? Herkesin uyuduğu bir yer bul haritalardan. Cumbası ebemkuşağı renginde bir ev düşün. Öyle oturmak için falan değil. Sadece izlemek için. Ya da yalnızca hisset, istersen gözlerin kapalı olsun. Aranıp duran yorgun ellerinle bahçesinde bir çiçeğe dokun. Koparma sakın. Öyle biri görür falan diye değil; hiçbir canlıya kıyamadığından, yaşatmak yanın hep ağır bastığından. Denizlere yatır sonra şehir ışığından kanlanmış gözlerini. Bir beklediğin gelecekmiş gibi bekle oracıkta. Boşver kimse gelmesin. Paran mı yok, aldırma. Yüreğin yeter belle, yetsin. Herkesi, her şeyi unut, kendini hatırla. Durma, kendini hatırla. Durma! Kendini hatırla...

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar