Doğuştan Ahlaksız Millet!

Murat Tuğrul Eren

Bir yılı daha devirdik…
Aman devrilmeyeyim dedi,
Tüm milletçe uğraştık didik didik,
İttirdik, ittirdik,
Dayanamadı, çatırdayarak eğildi,
En sonunda da devrildi!

Halbuki kendisi,
Canı gönülden isterdi,
Devrilmek yerine,
Geride,
Dimdik ayakta,
Hayat denilen bu yolda,
Bir yıl daha büyüdüğümüzü haykıran,
Her daim gururla hatırlanacak bir abide şeklinde kalabilseydi…

Peki, 2014 neden bir gurur  abidesi olamadı ülkemizde?

2014’ün belki de milletçe en çok konuşulan konusu,
Davranış demek olan Arapça hulk kelimesinin çoğulu,
“Ahlak”  oldu…

Milletimizde, her toplumda olduğu gibi,
Ahlaklılar da var, ahlaksızlar da,
Ama 2014 öyle bir yıl oldu ki,
Kimin ahlaklı, kimin ahlaksız olduğunu,
Ahlak konusunu iyi bilenlerin dışındakiler karıştırır oldu!

Sonuçta tüm millet birbirine,
“Kardeşim bizim insanımız doğuştan ahlaksız,
Yapacak birşey yok!”  demeye başladı!

Peki, gerçekten öyle mi?
Akıllı, uslu insanları “aah, ah!” diye yakındıran,
Bütün yıl “lak lak lak “ herkesi konuşturan,
Bu değişik cinsteki ahlak,
Bir tek bizim millete mi doğuştan armağan?

Adı Lawrance Kohlberg, psikolog…

Etik, yani ahlağın doğasını anlamaya çalışan felsefe üzerinde çok çalışmış,
Sonunda günümüz psikologlarının çoğunun hemfikir olduğu bir sonuca ulaşmış;

“Ahlak öğrenilen bir şeydir…”

Bu zat ahlağın üç dönemde geliştiğini bulmuş:

Çocukluk dönemi-Geleneksek öncesi dönem
Ergenlik dönemi-Geleneksel dönem
Yetişkinlik dönemi-Geleneksel sonrası dönem

Geleneksel öncesi dönemde çocuk,
Yanlış ve doğruyu otoriteye göre belirler!
Bu dönemdeki otorite anne-baba olduğuna göre,
Onlar neye doğru, neye yanlış derse,
Ve yapılan hareketin sonucunda,
Cezanın mı yoksa ödülün mü kendisini beklediğine göre,
Doğru ve yanlış kavramları oluşur!

Ergenlik döneminde, yani geleneksel dönemde ise,
Doğru ve yanlış, aile, arkadaş grubu veya yaşadığı topluma göre şekillenir.
Yani, ergene bu neden yanlış veya neden doğru diye sorduğunuzda,
Ailesine, bir gruba veya milletine bağlılık duyguları içerisinde,
Aslında onların yanlış-doğrularını size aktaracaktır.

Eğer birey ahlaken gelişmeye devam ederse,
Geleneksel sonrası döneme ulaşır ki,
Artık bu dönemde herhangi bir gruba bağlılık ortadan kalkar!
Bu kişinin ahlakı  evrenseldir,
Bu seviyedeki bir ahlağın doğrusu ve yanlışı,
Herhangi bir akıllı uslu insana da cuk diye uyacaktır,
Çünkü, bu zat, tüm insanoğlunu düşünerek,
Doğruya ve yanlışa karar verir!
Bu neden doğru veya neden yanlış diye O’na sorun,
Adalet, insan hakları veya tüm insanoğlunun refahı için diyecekir!

Buraya kadar herşey iyi gözüküyor,
Tüm insanlar yıllar geçtikçe,
Yılbaşlarında eğlendikçe,
Hayatlarında bir seneyi daha geçirdikçe,
Otomatikman geleneksel sonrası ahlaka bir adım daha yaklaşıyorlar deyip,
Sevinelim ama,
İşler hiç de öyle değil maalesef!

İnsanlar, ömürleri boyunca ahlaken,
Çoğunlukla ilk iki dönemden birine takılı kalıyorlar!

Örneğin “geleneksel öncesi” dönemde takılı kalan biri,
Doğruyu ve yanlışı olduğu gibi,
Otorite ne derse o şekilde kabul eder!
Höt!lere ve aferin!lere göre de,
Kendine çeki düzen verir!

“Geleneksel dönemde” takılı kalan birisi,
Ki, bu toplumlarda daha sıktır,
Yaşadığı toplumun normlarına ve kanunlarına göre,
Doğru ve yanlışı belirler,
Ergen psikolojisiyle hareket eder,
Yakın hissettiği grup ne derse,
Papağan gibi onu taklit eder!

Peki, biz nasıl nirvanaya, yani geleneksel sonrası döneme ulaşıyoruz?

Birçok faktör var,
Ama en önemlisi ne biliyor musunuz?
Eğitim…

İnsanlar ahlak ve etik hakkında ne kadar uzun eğitim alırlarsa,
Geleneksel döneme o kadar hızlı ulaşıyorlar!

Şaşıracaksınız, mesela din,
Bu faktörler arasında eğitim kadar  güçlü değil!
(İnsanların dörtte üçü ciddi dinlerden birine inanıyor,
Ama dünyamızın hemen hemen her konuda ahlak notunun,
İnanç oranı kadar yüksek olduğunu kim söyleyebilir?)

Sevgili Okurlar,

Ahlak, aslında bir empati sanatıdır,
Beynimizde diğer insanları değerlendirdiğimiz,
Onların görüşlerini, düşüncelerimizdeki yerlerini belirlediğimiz bölge,
Ahlakla ilgili düşüncelerimizin oluştuğu bölge ile aynıdır.

Yani, diğer insanları ne kadar düşünürsek,
O kadar ahlaklı oluyoruz!

İşte, 2014’ün baktıkça gurur duyulacak abide olamamasının nedeni,
Çok klişe bir cümle olan,
“Ülkece ahlaktan sınıfta kalmamızdır!”
Ama bu cümlenin altı,
“Bizim millet doğuştan ahlaksız!” gibi başka bir klişeyle değil,
Yukarıda yazdıklarımla doldurulmaldır!

İşte 2015,

- “Müslüman adam bunu nasıl yapar?”
- “Bizim millet doğuştan ahlaksız doğar!”
- “Biz ahlaken bitmişiz!” gibi

Yine klişe lafları etmektense,

Ahlakı yukarıda anlattıklarım çerçevesinde değerlendirip,
Olaylara ve insanlara, hatta kendimize bakarken,
Hangi sınıfta kaldığımızı ve nasıl sınıfı geçebileceğimizi anlamakla geçmelidir!

Ayrıca, yine 2015,

Çocuklarımıza her zaman öğrenebilecekleri klişe dersleri,
Onlardan daha hırslı bir şekilde yanlarına oturup çalıştırmak yerine,
Okulda ahlak bilgisinden zayıf kaldığı yönlerini farkedip,
O kısmı tamamlamaya çalışılan bir yıl olmalıdır!

Diyeceksiniz,

Kardeşim, bu ekonomik sistemde zenginlikte sınıf atlamak için,
Ahlakta sınıfta kalman gerekir!

Ben de diyeceğim ki,

Sınıflar doldu taştı,
Okul çöküp altında kalırsak,
Zenginliğin ne önemi var?

Sağlıklı, ahlaktan en yüksek notları aldığınız günler dilerim!

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar