My name is Buk… Feyss Buk!

Murat Tuğrul Eren

James Bond…
Hala ilgi çeken,
Akıllı, yakışıklı, soğukkanlı,
Teknolojinin dibini bulmuş,
Asilkanlı İngiliz ajanı…


Kendisini severiz,
Hikayesine imreniriz,
“My name is Bond, James Bond…” repliğini  hepimiz biliriz.
Ama millet olarak,
Ajanlığı, alangirli işleri,
Akıl ve zeka gerektiren,
Planlı hareketleri pek sevmeyiz…

Hep olaya direkt dalma eğilimindeyiz…

Ülkemizde,
Kapitalizm ve olmazsa olmazı beyaz yakalılaları arttıkça,
Şirket içi Bondvari rakip takipleri de ortaya çıktı,
Aman ayağım kaymasın derken,
İnsanlarımız  komplo ve hinlik olaylarıyla birazcık da olsa tanıştı!

İşte bu yazımızda da ,
Teknolojinin dibi feysbuku,
Biraz bu açıdan inceleyip,
Niye dünyanın en sosyal ülkesi Türkiye’den değil de,
İnsanların birbirine zor merhaba dediği,
Güvensizlikler ülkesi Amerika’den çıktığını anlatacağız…

Bunun için de feysbukun geçmişine bakmamız,
Yazıdan kopmayalım diye de bu işi biraz  esprili yapmamız gerekiyor!

Feysbukun kuruluş yılı 2004…

İşte bu 2004 yılında fakir ama onurlu bir arkadaş,
Mark Zuckenberg,
Amerika’nın mütevazi üniversitelerinden Harvard’da okurken,
Bir yandan öğrenci evinin kiralarını, faturalarını kim ödeyecek,
Bulaşıkta sıra kimde, okeye dördüncü kim gelecek,
Çayı bu sefer kim demleyecek,
Gibi önemli dertlerle boğuşurken,
Bir yandan da çok üzülüyordu…

Çünkü,
Amerika gibi ,
Modern toplumun yalnızlaştıran ve bireyselleştiren yaşam tarzına,
Külliyen karşı çıkmış!
Herkesin birbiriyle arkadaş olduğu!
Aile bireylerinin birbirleriyle konuşmaktan,
GSM operatörlerinin kotasını doldurduğu,
Arkadaşların can, komşuların canan olduğu güzelim ülkede,
Günler bu sosyalleşmeye yetmiyordu…

Bu arkadaşın aklına hemen bir fikir geldi;
Bütün gün sosyalleşmenin
Daha da bir süreklilik arzetmesi gerekiyordu…

Bu yüzden, bu arkadaş, bu mütevazi ve pek kurumsallaşmamış,
Alalade üniversitenin  yani Harvard’ın,
Kolayca girilebilecek  bilgi kaynaklarına girip,
Öğrencilerin kişisel dosyalarında saklanan resimleri “hack-leyip”
Mashbook diye (ezme-püre yapma kitabı) diye bir programa koydu…

(Bence bu feysbukun mahremiyete ilk el atışıydı…Neyse…)

Programda iki öğrencinin resmi yanyana koyuluyor,
Hangisinin daha “hot” olduğu oylamaya sunuluyordu…

Herzaman mütevazi, birbirini düşünen,
Hep eziklerden yana tavır alan Amerikan toplumu,
Bu fırsatı da hemen değerlendirdi;

“Ne güzel! Silik kalmış, çirkin   arkadaşlarımıza
“Hot” oyu vererek, sevindirip yüreklendireceğiz!,
Böylece onları daha fazla sosyalleştireceğiz!”

Diye düşünmüş olmaları gerekir ki,
Programa üyelik önce Harvardda sonra da komşu üniversitelerde
Kısa sürede rekor kırdı!

Bizim Mark da programa, önce herkesin resim ekleyebilme özelliğini,
Daha sonra da yorum yazabilme özelliğini ekledi.

Bu genç yaşta çok ileri görüşe sahip arkadaşımız, herhalde,
“Amerika ezmeyi-püreyi çok sevebilir,
Ama dünyada bunu sevmeyen milletler de olabilir!”
Diye düşünerek,
Programın adını önce “Thefacebook”koydu,
Ama sonra  “the” artikeli bu programı kısıtlı gösteriyor,
Tüm dünyadaki arkadaşları da kapsasın diyerek
“The”yı da kaldırıp “Facebook” adını verdi!

Tabi, dedik ya, Harvard mütevazi bir üniversite,
Nerdee öyle mezunları milyonlarca dolar kazanacak,
Mezun oldun, iş buldun, bulamadın dert,
Ailesinin “Oğlum, bitireydin, bari bi diploman olurdu!”
Uyarılarını da takmayan Mark,
Bu işin başlamasından 6 ay sonra,
Böyle bir üniversiteden kolayca ayrılma kararı verip,
Tamamen feysbukla uğraşmaya başladı!

Öğrenci hali, beş kuruş para yok,
Günler bir simit bir çayla geçerken,
Allah O’na bir meleğini gönderdi…

Adı Peter Thiel…
Bir “melek” yatırımcı, yani parasını
Kar getirme potensiyeli olan şirketlere hisse karşılığı veren biri…
Almanya doğumlu, Alman kökenli,
21 yaş altı satranççı gençler arasında,
Amerika’nın en yüksek derecelerinden birine sahip…
O da mütevazi bir Amerikan üniversitesi olan Stanford mezunu…

Melek bu ya, malum olmuş olsa gerek,
Kendisi 2003’te yani Feysin kurulmasından bir yıl önce,
Palantir isimli bir şirket kurmuştu.

Bunu da CIA’nin 1999’da kurulmuş olan teknoloji yatırım şirketi,
In_Q-Tel’le ortak olarak,
30 milyon doları kendisinden,
2 milyon doları In-Q-Tel’den alarak yapmıştı!!

Peki, Palantir ismi nereden geliyordu?

Yüzüklerin efendisinde, orta dünyada var olan taşların adıdır Palantir!

Bu kurgusal dünyada Palantir taşlarının özelliği
Taşlar arasında görsel bir bağ kurabilmesidir!
Taş iletişim kurduğu diğer taşa, çevresini ve ona emredileni görüntüler ve iletir. Böylece ülkeler arasındaki en hızlı iletişimi bu taşlar sağlar!

(Vay anasını dediniz şimdiden, ama Allah’ın işine karışılmaz, devam…)

Bu In-Q-Tel firmasına baktığınızda, wikipedi’de yazan aynen şu:

“Bu şirket, CIA ve diğer haberalma ajanslarını,
En son bilgi teknolojileri ile donatmak amacıyla ,
Yüksek teknoloji şirketlerine fon sağlayan ve yatırım yapan,
Kar amacı gütmeyen  bir CIA yatırım şirketidir!”

Yine ne tesadüftür ki,
Bu yüksek IQ’lu , dünya Forbes zenginleri listesinde yer alan,
Melek yatırımcı Peter Thiel,
Stanford’da okurken antraplog-felsefeci Rene Girard ile tanışma imkanı buluyor
Ve O’nun “Mimetic Desire”, yani  Öykünmeci/Taklitsel  Arzu adını verdiği teoreminden çok etkileniyordu!

Bu teoremi de basitçe anlatırsak,
Şunu diyor;
İnsan doğasında klasik olarak kabul edilenin aksine,
Beğendiğimiz/arzuladığımız nesne ile
(Bu nesne bir kişi, bir eşya veya bir düşünce de olabilir)
Arzulayan/beğenen kişi arasında,
Aslında bir de mediator, yani bizi arzulanan nesneye yönlendiren,
O’nu arzulamamızı/beğenmemizi etkileyen 3.  bir kişi de vardır.

Örnekler verirsek,
Herkesin beğendiği veya güzel bulduğu birini,
Bizim de güzel bulmamız/beğenmemiz daha kolay olur!

Gelin ve damat ne kadar birbirini sevse de,
Kaynananın düşünceleri bunu zedeleyebilir.

Feyste çok beğeni almış, veya
Düşüncelerini çok önemsediğimiz birinin de beğendiğini,
Bizim beğenmemiz daha kolay olabilir vb…

Tabi Peter Thiel, bu mimetik arzu felsefesine cuk diye uyan
Feysbuk kavramındaki büyük potensiyeli etrafına çıtlatmış olmalı ki,

Jim Breyer, başka ilginç yatırımcı,
Ki bu da Stanford mezunu, üstelik Harvard’dan MBA’li,
Feysbuka akabinde 12,7 milyon dolar yatırıyor.

Bu Jim Breyer’in ise çevresi daha geniş…

Bir şirketin yönetiminde,
Gilman Louie isimli bir arkadaşla yanyana görülüyor,
Ki bu arkadaş In-Q-Tel Ceo’larından…
BBN teknolojileri adlı başka bir şirkette ise,
Anita Jones adında bir teyzeyle beraber yönetim kurulunda …
1950’lerden beri varolan BBN şirketi,
Internetin babası olan,
İlk defa Amerikan ordusunda kullanılan network sistemi ARPA netin yaratıcısı…
Teyzede ise ilginçlikler bitmiyor,
Anita Jones aynı zamanda
Amerikan savunma bakanlığı ,savunma araştırmaları ve mühendisliği departmanında müdürlük ve savunma bakanının bizzat danışmanı olarak da görev yapmış…

İşte Sevgili Okurlar,
Feysbukun kuruluş öyküsü,
Fikrin Amerika’ya akıllıca monte edilişi
Bu öyküde rol alan asıl kahramanları böyle…
Ve bence Mark Zuckenberg buzdağının sadece görüneni…

Şimdi işi,
Adam yapmış, milyar dolarları da kapmış,
Benim de çok işime yarıyor,
Bana ne Bond’dan, CIA’den diye algılarsak,
Olaya her zamanki gibi direkt dalmış oluruz!

Ama devir değişti,
E tabi, bizlerin de değişmesi lazım,
Hele hele Bond’ların cirit attığı bu coğrafya’da,
Ayağımızın kaydırılmaması için,
Biraz da gözümüzü açmamız lazım…

Bu yazıya sizlerden gelen tepkiler,
Bir sonraki yazıda….

Sağlıklı, feysin, buk kısmının önem kazandığı günler dilerim!

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar