Sevişmenin argosu; insan egosu!

Murat Tuğrul Eren

Sevişmek kelimesine,
Türk Dil Kurumu iki anlam veriyor;
Birbirini sevmek veya
Cinsel ilişkide bulunmak, aşk yapmak!

Kökeninde ve anlamında sevmek olduğu için,
Hem keyif almayı, hem de karşılıklı bir eylemi anlattığı için,
Sonuçta insan insan kokan bir kelimedir sevişmek!

Bu kelimenin argoları ise bunun tam tersi,
Küfür şeklinde, tek taraflı,zorlamayla yapılan bir eylemi anlatırlar!

Örneğin bir argosu düdüklemektir…

Aldatmak, kandırmak;
Değersiz bir şeyi çok değerliymiş gibi birine satmak;
Cinsel ilişkide bulunmak gibi anlamları vardır sözlükte…

Ortak anlamları cinsel ilişkide bulunmak olsa da ,
Sevişmekte bir nüans vardır; o da aşk yapmak…

Zaten malum argo kelimenin ilk iki anlamına bakınca,
Sonuncu anlamının aşk yaparak sevişmek olmadığı da açıktır…

Sevgili okurlar,

Günbegün hayattaki mutsuzluğumuz artıyor!
Çünkü, günbegün hayatımız,
Sevişmekten onun argo karşıtlarına doğru kayıyor!

Açıklayalım:

1970’lerde başlayan,
1980’lerden beri tam gaz tüm dünyaya dayatılan,
Aslında hepimizi kıskacına alan,
Ancak kıskacın adına “hayatın zorlu koşulları” denilerek,
Sanki hep varolması gerekirmiş hissiyatı yaratılan,
Bir ekonomik sistemin en çığırından çıktığı bir dönemde yaşıyoruz!

Bu sisteme neo-liberalizm deniyor!

Bu sistem,
Merkezinde para,
Etrafında kara kara,
Dönüp duran insanlara,
“İşte sizin hayatınızın tüm amacı,
Merkezde duran bu kutsal meta,
Yani para…”  diyor!

“Senin egon varya, işte bu egoya en iyi ilaç bu sistemdir!” derken

“Bu paraya ulaşmak için,
Birilerini çiğnemen, birilerinin üstünden atlaman,
Birilerinin kafasından tutup yere çarpman,
Birilerine küfür etmen gerekirse,
Bunu yapmalısın,
Bak, ben,
Bütün insani ve adil kurallar, kanunları kaldırdım,
Devleti bile bu işte saf dışı bıraktım,
Bütün mallarını sattırdım,
Hodri meydan,
Nasıl olursa olsun,
Parayı kazan!” diye de ekliyor!

Hal böyle olunca,
Parayı ortamıza oturtup
Sadece onu aydınlatınca,
Etrafında  bizler ve bütün zihinler karanlıkta,
Hipnotize olmuş şekilde paraya baktıkça,
Kim kimi ezerek ortaya ulaşmış,
Kim ortadan ne kadar pay almış,
Bu kadar karanlıkta göremiyoruz, anlayamıyoruz…

İşte bu ortamda da,
İnsanların arasında  yaratıcı olanlar,
Çok çalışanlar, işini iyi yapanlar,
Çok iyi niyetli olsalar bile,
Sistemden kopamıyorlar,

Naapsınlar;

Kitap okuyucularının tüketiciye,
Tiyatro seyircisinin  bilet adedine,
Dünyayı gezip görmek isteyenlerin turiste
Öğrencilerin özel okulların  ganimetine
Hastaların ise özellikle devlet hastanelerinde bile müşteriye dönmesi gibi,
Herkesin bireyden tüketiciye dönmesine,
Göz yumuyorlar veya istemeden bunun uygulayıcısı oluyorlar!

Sevgili Okurlar,

Hangi görüşten, hangi meslekten,
Hangi cinsiyetten, hangi milletten olursanız olun,
Bilmek zorundasınız,
Hipnozdan bir an kendinizi kurtarıp,
Nasıl bir sistem içinde yaşıyoruz anlamalısınız!

Tüm dünyadaki zenginliğin %85’ine,
Tüm dünyanın nüfusunun %10’unun sahip olduğunu,
1980 öncesine göre en varlıklı %1’in,
2000’lerde servetlerinin payını  5 katına çıkardıklarını,
Ama dünya nüfusunun yarısının
Hala günlük 2 doların altında gelirle yaşadığını,

Bizimkinden 6 yıl önce , 1974’te,
Şili’deki General Pinochet’in darbesini,
Pinochet’nin Şikago çocukları (Chicago boys) ile,
Bizim o dönemdeki ekonomi prenslerimizin benzerliğini,
Aslında tüm dünyadaki insanlarla nasıl aynı kaderde sürüklendiğimizi,

Anlamalısınız!

Çünkü,

Bu sistemin anavatanı, gözü kapalı takip ettiğimiz Amerika’da,
Kendi vatandaşlarına güvenen birey sayısı %15’i geçmiyor!
Dünyanın diğer taraflarında bu oran hala ortalama %60…

Depresyon da en sık bu ülkede görülüyor!

Çünkü,

Mutluluk , eğer kendisini maddi zenginliğe bağlayacaksak,
Ülkelerde gelirin kişi başına 10 bin dolara kadar artmasıyla artıyor,
Sonra yerinde sayıyor!

Çünkü,

Bu sistem,
Karnımız doyduktan sonra,
Ruhumuzu da doyurmak zorunda olduğumuz gerçeğini es geçiyor!
Hatta gözün fıldır fıldır etrafa bakarken hiç doymasın ki,
Kazara kendi içine bakmaya zamanın olmasın,
Ruhun hiç aklına gelmesin diyor!

Halbuki ruhumuzu doyurmak,
İnsan olarak, insanlık olarak,
Bireysellikle ve maddiyatla değil,
Ortaklaşa çalışarak ve paylaşarak bir şeyler üretilirse gerçekleşebilir!
Yani sevişerek…

İşte ben,
Şuna inanıyorum;
Hayatla sevişenler ne kadar artarsa,
Hayatı düdükleyenlerin  sayısı  o kadar azalacaktır,
Bu da bireysel olarak bizlerden başlamalıdır!

İşte o zaman,
İnsanlığın birbirini, doğayı, sanatı,
Ekonomiyi, politikayı düdüklemesi de azalacak,
İnsanın egosu,
Argoya yenik düşmeyecektir!

Sağlıklı, hayatla birbirinizi “sevdiğiniz” günler dilerim!

 

www.murattugruleren.com 

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar