Ayna ayna söyle bana...

Senem Köksal

Geçen Cumartesi, Melike Karakartal'ın "6 müthiş kadının hikâyesi' başlıklı yazısını okuyunca uzun süredir yazmak isteyip de ertelediğim bir konuyu hatırladım: Botoks!

Yaşım 34 olduğundan mı, henüz çok kırışmadığımdan mı bilemem ama şu botoks mevzuuna pek ısınamadım. Ha bugün git, 10 sene sonra gel, o zaman görüşelim derseniz de bir şey diyemem ama sanki doğallık her zaman daha iyi gibi. En azından benim için.

Aynı saçlar, aynı elbiseler, aynı takılar, aynı ayakkabılar yetmezmiş gibi son yıllarda suratlar da hep aynı: elinde yalnızca şaşırma mimiği kalmış onlarca kadın. 

Botoks artık manikür pedikür yaptırmak kadar sıradan ve rutin bir alışkanlığa dönüştü. 

Peki neden?

20’lerde ve 30'un ilk yarısında bize pek güzel gelen yaş nedense bir noktadan sonra batmaya başlıyor. Bu, yaşı söylememeler, her sene aynı sayıda mum üflemeler falan hep bundan. 

Ama bir konuda anlaşalım; botoksun tillahını da yaptırsanız yaş 60'a gelince 35 gibi görünmeniz pek mümkün değil. Zira yaşınızı ele verenler sadece gözlerinizin yanını mesken tutan kaz ayakları, alnınızdaki satırlar ve dudağınızı içine alan parantezler değil. Öyle surata iki iğne batırtıp, kaşları askıya asmakla bitmiyor o iş. Zira bu iş bir bütünlük işi. Bakıyorsunuz, surat kalk gidelim, boyundan aşağısı ne gerek var otur diyor. Ya da arkadan liselik, önden müzelik durumu oluyor. Velhasıl öyle bir tarafa bakıp, diğer tarafı salarsanız olmaz. 

Yok, illa çok ısrarlıysanız, bu işe baş koyduysanız o zaman bu yolun pek meşakkatli bir yol olduğunu bilmenizde fayda var. Bakınız Ajda, bakınız Madonna. Hadi ameliyatları, neştersiz müdahaleleri, günlük bakımları ve harcanan paraları bir tarafa bırakalım. Öyle milimetre hesabı ekmek yemek, haftada 6 gün, günde 4 saat spor yapmak herkesin harcı değil. 

Güzel kadın genç, güzel kadın zayıf, güzel kadın şöyle, böyle olandır dayatmaları öyle fena bir hal aldı ki, formüle edilen güzellik uğruna ucubeye dönüşen de var, canından olan da. 

Oysa tüm bunlarla uğraşmak yerine çok daha kolay bir yol var: Yaşı kafaya takmamak!

Tıpkı yazıda anlatılan yaş ortalamaları 80 olan o 6 müthiş kadın gibi. 

Fabulous Fashionistas adıyla yayınlanan belgeselin tamamını değilse de tanıtımını izledim, size de tavsiye ederim. 

Belli ki söz konusu 6 kadın hayatı yaşlarından çok daha fazla seviyorlar. Nasıl göründükleri önemli ama sadece kendileri için. Çünkü çok açık ki "el âlem ne der" den bilmem kaç milyon yıl uzakta yaşıyorlar. Ne isterlerse onu yapıyorlar ve en önemlisi de mutlular.

Şimdi, var mı onlardan daha güzeli?

http://tembellteneke.blogspot.com.tr

 

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar