Yıl sonunda n’apıyorsunuz?

Adettendir, Aralık ayı geldi mi herkes birbirine aynı soruyu sorar: Yılbaşında n’apıyorsunuz? Ben soruyu değiştirdim...

Senem Köksal

Adettendir, Aralık ayı geldi mi herkes birbirine aynı soruyu sorar: Yılbaşında n’apıyorsunuz? Ben soruyu değiştirdim: Bitmekte olan yılın son gününde n’apıyorsunuz? Şöyle bir durup geçirdiğiniz 365 günün z raporunu alıyor musunuz mesela?

Geçen yılın başında yaptığınız “yeni yılda yapılacaklar” listesini çıkarıp bakıyor musunuz? Evet, evet o meşhur liste. Hep yapılan ama hiç uygulanmayan hani. Okunacak kitaplar, izlenecek filmler, görülecek yerler, -ecekler, -acaklar, hedefler, hedefler… Sahi her yılın başında neden liste yaparız hiç düşündünüz mü? Asla yapamayacağımızı bildiğimiz o maddeleri alt alta sıralamanın sebebi ne acaba? Sigarayı bırakmak, spora gitmek, her hafta bir kitap okumak, en az üç şehir gezmek, daha çok konser, daha çok tiyatro. Mesela neden kimse listesine şöyle yazmaz?

“Bu yıl beni mutlu edecek şeyleri yapmak istiyorum!” ya da “Bu yıl sadece mutlu olmak için çabalayacağım!”

Benim bir fikrim var. Siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama hemen herkesin atladığı bir şey var: Şayet 28 maddelik bir yeni yılda yapılacaklar listesi hazırlıyor ve hiçbirini gerçekleştiremiyorsanız bunun akla uygun tek bir nedeni vardır. O da o listede yer alan yapmayı planladığınız şeylerin sizi zerre kadar mutlu etmediği. Çok basit değil mi?’

Spor yapmaktan nefret ediyor ve bunu yalnızca bir gereklilik olarak görüp hayatınıza dâhil etmeye çalışıyorsanız üzgünüm ama mutluluk veren endorfin hormonunu salgılamak yerine, burnunuzdan solursunuz. Tüm dünyada herkesin zayıf ve kaslı olması yönünde öyle bir algı yaratıldı ve insanlar öyle bir şartlandı ki kimse günün sonunda mutlu olup olmadığına bakmıyor. Sadece yapması gerektiğine inanıyor. Üstelik bu “gereklilik” hali her durumda geçerliliğini koruyor. Her hafta bir kitap okumak elbette hiç fena olmaz ama odağınız sadece yedi gün içinde bir kitap bitirmekse hiç okumayın daha iyi.             

Mesele hedefi tutturmaksa, yani derdiniz gidiş yolundan puan kapmak yerine illa ezberden alkış almaksa lafım yok. Ama “yaptım mı yaptım” kafası sizi mutlu etmez. Ancak netice yerine azıcık da Hatice’ye bakarsanız işte o zaman okuduğunuzu anlar, baktığınız görür, dinlediğinizi duyarsınız. O zaman yaşarsınız, keyif alırsınız.     

Ama işte çok olmakla ilgili bir derdi var hepimizin. Hâlbuki son yıllarda çok inandığım bir şey var: Ne kadar çok, o kadar yok.

Yeni yılda hala bir liste yapmaya kararlıysanız bence bakış açınızı değiştirin. Gerekli olanları değil de içinizden geçenleri yazın. Mutlu olun ki mutlu edin. Zira bu hayatta başımıza ne geliyorsa mutsuzluktan geliyor.      

Mutlu seneler!

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar