Bahar bizi neden yoruyorsun?

Senem Köksal

Bu Mart, bırakın kapıyı, ancak pencereden baktırdı ve biraz da bıktırdı. Herkes sağda solda yavaştan deniz manzaralı ayak fotoğrafları paylaşmaya başlar derken, ortalık kayak fotoğrafından geçilmiyor. Daha bunun Nisan yağmuru var, Mayıs sıkıntısı var. Biz ne zaman parmak arası terlik giyeceğiz acaba? Ben size söyleyeyim, biz en başından yanlış yaptık. Şöyle bir düşünün, ne zamandır aylarla mevsimler birbirini tutmuyor. Bizimkisi bir nevi öğrenilmiş çaresizlik. Mart, Nisan ve Mayıs'ı en son ilkbahar olarak yaşayanlar bir zahmet ortaya çıksın. Bence başka bir takvime geçelim, bu böyle olmuyor.

Bir de sanki gerçekten bahar gelmiş gibi "bahar yorgunluğu" denen, daha kendi içinde çelişik bir tamlamayla boğuşuyoruz. Sahi biz dünyalılar ne saçma şeylerle boğuşuyoruz. Bahar deyince insanın aklına çiçeklenmiş ağaçlar, güneşli günler, askılı üzerine alınan incecik hırkalar ve hiç değilse burundan, bilemedin topuktan açık ayakkabılar geliyor. Peki, bizdeki durum ne? Bir taraftan yağmur, soğuk, diğer taraftan bitmeyen bir yorgunluk. Hayaller "Mevsim bahar olunca", hayatlar "Yağmurun sesine bak!" 

Ayıları uyandırıp kaplumbağaları toprak altından çıkaran bahar, hem ortada yoksun hem de bizi yoruyorsun. Ne iş?

Aslında Mart'ın kendini bahar zannetmesi gibi biz de kendimizi bahar yorgunu zannediyor olabiliriz. Neticede ikisi de zamanlama hatası gibi duruyor ama yapacak bir şey yok, başa gelen çekilir! Yine de yok mudur acaba bir çaresi diye azıcık Google'da turladım. Buyurun bulduklarıma bakalım.

Camları açın ve güneşi içeri alın!

Şimdi bir kere bu bir şarkı (Let the sunshine in) ve şarkılar her zaman gerçek hayatla birebir örtüşmez. Misal "Çocuk da yaparım kariyer de" bir şarkı. Peki, doğru mu? Elbette değil. Dolayısıyla önce gerçekçi olmakta fayda var. Bu havada güneşi içeri almak için açılan camlardan pek hayır gelmez. Gelse gelse şöyle tombulundan bir fatura gelir, benden söylemesi.

Güneşe çıkın!

Ay valla çıkalım. Şu Mars'a insan götürecek organizatörler bir el atsın işe. Belki yakından ısıtıyordur.

Çikolata yiyin!

Serotonin elbette güzel. Hoş çikolata seratonin olmadan da güzel. Yiyelim tabii ama ondan sonra bahar yorgunluğu biter, bikini vücudu sendromu gelir ki bence o daha fena.

Düzenli uyuyun!

Bakın bu bence en zoru çünkü bu bahar yorgunluğu denen hadise aslında sürekli uyuklamak demek. Az az ve sık sık. O sebeple her daim uykusu olan bünye için düzenli uyku pek mümkün değil.

Taze meyve tüketin!

Güzel fikir fakat kilosu 120 lira olan eriği alıp yemek muhtemelen daha büyük bir tahribat yapar.

Durum budur. Bende bir aydınlanma olmadı. Halet-i ruhiyemde değişlik yok. Kumrular gibi beklemeye devam. 

 

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar