Ben geldim!

Senem Köksal

Birkaç haftadır ortalarda yoktum. Belki farkındasınız, belki değil. Benimkisi tamamen sorumluluk kaynaklı bir açıklama ihtiyacı, daha fazlası değil.

Bundan birkaç hafta evvel, önce çok soğuk, sonra çok sıcak ve elbette hiçbir zaman memnun etmeyen hava, bir türlü yetişmeyen işler, memleketin o hali, bu hali, şu hali, saç rengim, göz çevremde artan kaz ayakları, kızımın yemek problemi, onun şusu, bunun busu gibi çok mühim dertlerle oflayıp puflayıp kendimi kederlere salarken hayat bir gecede darbe yapıp yönetime el koydu.

Bir gece yarısı, midemin tam ortasında daha önce hiç bilmediğim, garip, acı mı, ağrı mı, yanma mı pek tanımlayamadığım bir hisle uyandığımda sabah her şeyin normale döneceğini umarak pek de oralı olmadım. Ama sen istediğin kadar olma, sabah her şey daha da fazlalaşmıştı. Midemin ortasındaki o yedirmeyen, içirmeyen, oturtmayan, yürütmeyen, uyutmayan kemirgen his daha da fenalaşmıştı. Baktık olacak gibi değil, doktora gittik.

Mide duvarım aşırı derecede kalınlaşmış, acilen endoskopi yapılması gerekiyormuş vesaire. Midem aramıza duvarlar ördü diye mi, yoksa koca bir hortum yutacağım diye mi üzülsem karar veremedim. Hoş ikinci seçenekte korku daha ağır basıyordu, yalan söylemeyeyim. Ne gerekiyorsa yapacaktık elbette. Herhalde gastrit çıkar diye düşünerek güzel güzel yuttum hortumu. Gastrit çıkmadı.

Midemin tam ortasında bu zamana kadar midemi delmemesi mucize olan heybetli bir ülser çıktı. Ama işte hepsi o kadar değildi. Ülserin tipi bozuktu. Bozuk tipli ülserin fotoğrafına bakan doktorun suratı da bozuldu. Sonrasında aynı fotoğrafa bakan diğer doktorların suratları da sirke satınca bende film koptu. Nedir dedim. Patoloji raporu gelsin ona göre konuşalım dediler. Hah, işte en sevdiğim şey: Belirsizlik. Bilsen ona göre hareket edersin. Ama belirsizlik tıkaç gibidir. Ne ileri götürür, ne geri. Ben de işte öyle olduğum yerde sayarak, kendimi bir güzel yiyip bitirerek, bir şey yoksa bile şu anda olmuş olabilir diyerek o sayılı günleri geçirdim. Ne gariptir ki o günler boyunca, daha önce tasalanıp büyüttüğüm, esasen tamamı şahsım tarafından üretilmiş o şahane dertlerim bir kez olsun bile aklıma gelmediler. Sonunda rapor geldiğinde derin bir nefes aldım. Benim tipi bozuk ülser, görünüşe aldanmayın altyazısıyla aslında sevimli ve iyi huylu olduğunu bilimsel olarak kanıtladı. Çok şükür ki yalnızca ülserdim.

Şimdi bu hikaye kimilerine göre kedi poposunu görmüş yara sanmış, kimilerine göre devede kulak. Ama ben de kendi çapımda bir sarsıldım, bir dertlendim. Epey de duygusallaştım galiba yoksa okuyanlar bilir, böyle ağır yazılar yazmam. Öyle ya alemin binbir türlü derdi var. Bir yenisini de ben mi ekleyeyim? Ama paylaşmak istedim işte, bu kıssayı ve onun hissesini.

Hayat sürprizlerle dolu. Ama sürprizler her zaman içinden dansöz çıkan pasta tadında olmayabilir. O yüzden takmayın (her şeye), aldırmayın (kimseye) ve üzülmeyin (hiçbir şeye).
Sağlıkla kalın.    
 
 
 

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar