Bi küçük bilinçaltı meselesi!

Senem Köksal

Zamane kızları şanslı!

Ne gerçek, ne farklı yönlerini görüyorlar aşkın.

Dün, “Bi Küçük Eylül Meselesi” filmini seyrederken onca duygunun arasından sıyrılıp içime yerleşen bu oldu.

Neden mi?

Buyurun bakalım...

Şayet doğumunuz 80’li yıllara denk geliyorsa, annenizin bir zamanlar hayallerini süsleyen erkekte biraz Ayhan Işık, biraz Ediz Hun, biraz Kartal Tibet vardır ki, hepsi de tam bir salon erkeğidir. Dürüsttürler, kahramandırlar. Kavga ederken bile üzerlerinde takım elbise vardır, küfür etmezler. En fazla “nalçak” falan. Daha çok zengindirler, fakir oldukları da olur ama o zaman da açığı gururları kapatır. İyidirler yani, pek bir falsoları yoktur. Ama babanızda bu saydıklarımın ne kadarı vardır bilemem.

Gelelim 80 çocuklarına, yani benim zamanıma...

Kendime şöyle film şeridi tadında bir gözden geçirme yaşatıyorum ve karelere takılanlar: Karate Kid Cüneyt Arkın, gereğinden fazla uzun Tarık Akan ve tüm haşmetiyle Kadir İnanır!

Hayatının belli bir dönemine ağırlığını koyan baban zaten; şu klasik tüm kızlar babalarına âşıktır mevzuu yalan değil yani. Sonra yavaş yavaş gözün açılmaya başlayınca, sağa sola bakıp “tamam babam da iyi ama hani şunun gibi de olsa fena olmaz” diyebileceğin karakterler arıyorsun. İşte tam da bu noktada başlıyor sinema yıldızlarıyla buluşman.

O zamanlar internet yok, hoş şimdi de var da yok, neyse. E sinema desen, elimizde bir tek Yeşilçam. Üstelik tek kanallı dönemdeyiz, ne gösterirlerse onu seyrediyoruz ve fark etmiyoruz bilinçaltından ne sular yürüyor. 

Ne zaman ki, kıkırdaya kıkırdaya aradığın aşkı anlatıyorsun arkadaşlarına, işte o zaman dananın kuyruğu kopuyor. İşte o zaman, sen farkında olmadan rüyalarına ne ekmişler anlıyorsun.

İstisnasız Kadir İnanır!

Türk tipidir bir kere; kara kaşlı, kara gözlü. Adam döveceğim diye, meslektaşı Cüneyt Arkın gibi kendini paralamaz, kodu mu oturtur. Ayrıca kızların o dönemki boy istatistikleri dikkate alındığında, Tarık Akan’a göre daha ulaşılabilir bir aralıktadır. Oynadığı roller “aile babası” figüründen oldukça uzaktır.  Mafya babası olur genelde ama “beyaz işi”ne bulaşmayan bir mafya babası. Öldürür, mahveder ama gençlerin hayatına dokunmam felsefesiyle de bizi bizden alır! Kötüyü oynamıştır daha çok ama içindeki gizli iyilikle! Bakma öyle olduğuna, içi güzel” durumu yani!

Bu sebeptendir ki, filmlerinde başrolden figürana ne kadar kadın varsa hepsi baygındır kendisine. Adam öldürdüğü, ortalığı kırıp geçirdiği yetmiyormuş gibi zavallı kadınlara da yapmadığını bırakmaz. Saçından sürür, hakaret eder, daha neler neler… Üstelik tüm bu yaptıklarını tek bir nedene bağlar; sonsuz sevilme isteği! Sürekli artan, katlanan bir sevilme isteği!

Ama onun da yetmediği anlar yok değildir;

“Seviyorum de!
“Hayııır!”
“Seviyorum dee!
“Hayıırr...”
“Seviyorumm dee uleeennnn”
“Seviyorummm..”
“Yalannnn söylüyorsunn”

Çıtaannnnnkkk!

Böyledir işte; onun kadına bakışı. Bir acayiptir; sadomazomsu... Gelin görün ki anlaşılamaz biçimde seveni de çoktur.
 
İşte sen de anlatırken hayatının aşkını heyecanla sıralayıverirsin özelliklerini; “sert olsun, bana sahip çıksın, beni kıskansın, sevsin, hatta hırpalasın beni sevgisiyle”.

E baban Ediz Hun, annen Filiz Akın, sen kime çektin ki acaba?


 

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar