Neyse halim...

Senem Köksal

Astrolojiden anlamam. Yok, Merkür 8. evdeymiş yok, Neptün oğlak burcuna yürüyormuş falan hiç aklım kesmez. Hele şu tanışmaların üçüncü, bilemedin beşinci dakikasını sektirmeden gelen “burcunuz ne?” sorusunun hastasıyım. Benim tek yaptığım denk gelirse gazetedeki günlük burç yorumumu okumak. Ha, bir de annem arada arayıp “Senem televizyonu aç, Rezzan buçları anlatıyor” diyor. Kırmıyorum tabii annemi. Açıp dinliyorum. Ama söylenenler hep aynı: Oğlak burçları bu yıl kariyerlerinde şöyle olacak, kariyerleri zirve yapacak, olmadı iş hayatları b*ka saracak, falan filan. Benim burcum sıkıcı, Rezzan ne yapsın?

Neyse, konuyu dağıtmayayım. Evet, astrolojiden anlamam ama gelin görün ki -loji uzantılı diğer bilimlere yaklaşımımda bir sorun yok.

Bakınız hormonoloji. Ya da durun, siz bakmadan ben biraz açıklayayım.

Efendim söylemesi ayıp mı değil mi bilmiyorum ama son birkaç yıldır malum günler gelmeden önce bana bir şeyler oluyor. Bir başkalaşım, bir asabiyet, bir hassasiyet, bir acayip tavır, bir mutsuzluk, bir hoşnutsuzluk, bir doymazlık, ne ararsanız var. Ağlama nöbetlerini hiç anlatmayayım, zira onlar anlatılmaz yaşanır. Hal böyle olunca, hem etrafımda durumdan nasibini alan şahısların değişik tespit ve teşhislerinden korunmak hem de huzura ermek için kalktım doktora gittim. Bir gariplik yokmuş. Yaşadığım şeye premenstrual sendrom deniyormuş. Türkçesi, adet öncesi gerginlik. Her üç kadından birinde olurmuş. (Her üç kadından üçüne de olmayan bir şey var mı bu arada?) Tuzu kesip kafeini de almayınca işlem tamammış.

Nasıl yani? Şimdi o Tom ve Jerry izlerken dolan gözlerimin, o cinnet geçirmeye, olmadı cinayet işlemeye meyilli ruh halimin nedeni iki kaşık kahveyle bir tutam tuz mu? Hiç de değil!

Vücudumuzun 4’te 3’ü su olabilir fakat geriye kalan daracık alanda bütün hayatımızı bir anda altüst edebilecek bir grup barınmakta. Hormonlar!

Neden birden bire dünyanın korkunç, hayatın çekilmez ve aynadaki yansımamızın pek bir tipsiz olduğunu düşünürüz? Neden aniden gidip saçımızı kestirmek, hatta kazıtmak isteriz? Neden en sevdiğimiz dizi pek sıkıcı, bayıla bayıla yediğimiz yemekler pek tatsız gelir? İki güne kadar gözümüze erkek güzeli görünen sevgilimiz neden aniden böcek gibi olur?

Eserekli miyiz?

Ne münasebet!

Ya östrojenimiz fırlamıştır ya da testosteronumuz. Ama işte batsın bu dünyaya bağlamadan önce kendinize hâkim, durumu da vakıf olmanın bir yolu var artık. Hormonoloji sayesinde her an suç işlemeye ya da intihara teşebbüse hazır hali, hali hazırda tersine çevirmek mümkün.
Artık bir tıklayıp bakarsınız: www.myhormonesmademedoit.com

Hepimize Pollyanna kılıklı sendromlar dilerim.
 

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar