Özel gün sendromu!

Senem Köksal

Girdik giriyoruz derken 2014'ün ilk haftasını geride bıraktık bile. Değişen bir şey var mı? Yok! Arda ile Sinem hala evlenemediler mesela.

Yalnız benim bazı tespitlerim var.

Son birkaç yıldır 31 Aralık günü gereksiz bir gerginlik içerisindeyim. Dolunaya mı denk geliyorum, Jüpiter ters açı mı yapıyor bilemiyorum ama sanki dünyanın bütün negatif elektronları tepeme toplanıyor. İçimde hep güzel bir şey olacak, mutluluktan öleceğim hissi, hop oturup hop kalkıyorum ama hiçbir şey olduğu yok. Her sene aynı; fındık, fıstık, pilav, tavuk, 12'de patlayan şampanyayı takiben hediye merasimi ondan sonra çek pijamayı gir yatağa. Mekân falan da fark etmiyor. İster evde, ister dışarıda olayım, durum değişmiyor.

Sonuç: Üzüntü ve Şam fıstığı kabuğu!

Tamam, Noel Baba'nın geyikleri kapıya çekmesini, saat 12'yi vurduğunda gökten kar taneleri düşmesini, ya da bir Flash TV kafası beklemiyorum ama içimdeki o çok eğleneceğim hissinin karşılıksız kalmasına da fena halde bozuluyorum. Farkında olmadan nasıl bir beklenti içine giriyorum bilmiyorum ama hep böyle oluyor.

Sonunda bu gidişe bir dur demek ve biraz da silkelenip kendime gelmek için konuyla biraz daha yakından ilgilenmeye karar verdim ve sanırım yeni blr sendrom icat ettim:

Özel gün sendromu!

Meryem Uzerli'nin yadigârı tükenmişlik sendromu kadar olmasa da yine de gideri olur diye düşünüyorum. Bir kere iş bıraktırmaz, ülke terk ettirmez. Yılbaşı gecesi neden gıcık bir tipe dönüştüğünüzü eşe dosta bilimsel bir düzlemde açıklar, sevimsiz damgası yemekten kurtulursunuz ki bu da sizi iyi hissettirir.

Her yılbaşı öncesi öyle bir yaygara kopuyor ki, ister istemez biz de o karmaşanın bir parçası oluveriyoruz. Günler öncesinden başlayan yılbaşında ne yapıyorsunuz soruları, belirsiz planlar, poplu, cazlı, alaturkalı programlar, ağzına kadar dolup taşan alışveriş merkezleri, her köşe başından fırlayan Noel Baba’lar, bıktırana kadar Jingle Bells çalmalar, (bu arada bir tane yeni yıl şarkımız yok mu acaba?), bir telaş, bir koşuşturma, hediyeler, süs, püs, ama sonrası sus pus.

Neden?

Çünkü dayatma ters tepiyor. Bugün çılgın gibi eğlenmeniz, bugün çok mutlu olmanız alt yazıları en az durum komedilerindeki kahkaha efektleri kadar sinir bozuyor. Beklentiden şişen bünye sanal mutluluğu kaldıramıyor, hata veriyor ve sonunda patlıyor. Eğlenmesini bilmiyorlar diye eşe dosta sinirlenmeler, bari tombala oynasaydık triplerine girmeler, pastadan dansöz, şapkadan tavşan çıkaramayan kocaya, sevgiliye ifrit olmalar hep bundan.

Peki, ne yapmalı?

Bence en güzeli “yeni yıl geliyor da bana mı geliyor” sloganıyla hiç oralı olmamak. Zaten ne getireceği belli olmayan bir şeyi en baştan bu kadar şımartmak niye?

Bu sebepten, ben bu yıl bir değişiklik yaptım. Uygulayamayacağım kırk tane yerine kendimi bilip bir tane yeni yıl kararı aldım.

2015'e Avustralya saatiyle girip, akşam evde ne varsa onu yiyip, boş boş televizyona bakıp, uykum gelince de yatacağım.

Yalnız hediye alma hakkımı saklı tutuyorum.

İyi seneler!


 

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar