Projeci anne olmak istemiyorum!

Senem Köksal

Geçenlerde posta kutumuza bir yuva ilanı bırakılmış. 0-4 yaş grubuna hizmet veren yuvada çok özel yöntemler, şahane eğitim metotları, acayip sosyal faaliyetler varmış. Aslında yok yokmuş da bir de üstüne uluslararası sertifika varmış. “Çocuğunuz her ülkede oynayabilir” diye mi acaba?

Bizim kız henüz 9 aylık. Açıkçası 3 yaşından önce okula göndermek gibi bir planımız yok. Sonrasında da nasıl bir okula gider bilmiyorum. Ama elma, armut, muzun İngilizcesini öğrensin, mutlaka bilmem ne yönteminde eğitim alsın diye de zorlamayız herhalde.

Eskiden böyle şeyler yoktu. 2 sene yuvaya gittim. 5 yaşımı belli belirsiz, 6 yaşımı daha iyi hatırlıyorum ve zihnimde kalanlar yalnızca mutlu olduğum zamanlar.

Çünkü asıl olan mutluluktur. Hem çocuk hem de anne için.

Her gece kızım uyurken yatağının başında durup hep aynı duayı ediyorum. Etrafının hep iyi insanlarla kuşatılmasını ve hayatta hep mutlu olacağı şeyler yapmasını daha doğrusu yapabilmesini diliyorum.

Ama şimdiden onun adına planlar yapılmaya, hayaller kurulmaya başlandı. Bir dedesi doktor olsun, diğer dedesi piyano çalsın diyor. Olsun da, çalsın da ama eğer isterse, eğer mutlu olacaksa.

Ne yalan söyleyeyim taze bir anne olarak gelecekte çocuklarını o kurstan alıp bu kursa götüren, o olmazsa bu, bu da olmadı şu diyerek onları adeta deneme tahtasına çeviren anneler gibi olacağım diye çok korkuyorum. Zaman bunu gerektiriyor lafına da sinir oluyorum.

Bizim zamanımızda bir sokak lambasının altında ders çalışan, bir de kim olduklarını asla öğrenemediğimiz el alemin süper başarılı, terbiyeli, uslu çocukları vardı. Bizim korkulu rüyalarımız bunlardı.

Şimdi onun baleye giden kızı, bunun keman çalan oğlu, şunun tenis oynayan ikizleri var ve daha neler var neler. Hadi dersler az biraz zorlamayla olur belki de, her çocuk illa sporla uğraşacak, muhakkak bir müzik aleti çalacak diye bir kaide mi var? Bir kere böyle bir şey olamaz çünkü bu kabiliyet meselesi. Üstelik bazen o da yetmez. Çocuk da yetenek olabilir ama sabır, sebat yoktur. Sıkılır, istemez, bırakır. Hadi diyelim devam etti, baleye giden kaç çocuk bugün balerin ya da balet vallahi çok merak ediyorum. Sadece bunu değil kaç tane ünlü Türk balet ve balerin var diye de merak edip baktım, topu topu 25 tane çıktı.

Yani her piyano çalan İdil Biret, her tenis oynayan Sharapova olmaz.

İlgisi, sevgisi, bir de niyeti varsa çocukların yapmak istedikleri her neyse yanlarında olup desteklemek en güzeli. Neticede su akar yolunu bulur ama ya tutarsa mantığıyla çocukları oradan oraya koşturmak kadar saçma bir şey yok. Fakat ne yazık ki anne olmak kadın egosunu yatıştıracağına daha da ateşliyor.

Uzmanların ne dediği, kitapların ne yazdığı umurumda değil. Çocukların en çok sevgiye ihtiyacı var, gerisi hikaye.

Varsın hiçbir kursa gitmesin. Okuldaki takla minderiyle blok flütün nesi var?

Ayrıca onu bulamayanlar da var!

http://tembellteneke.blogspot.com/

 

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar