Şimdiki aklım olsa…

Senem Köksal

Bu aralar kafam biraz garip çalışıyor. Acayip şeyler düşünüyorum. Mesela, keşke marketten aldığımız ürünler gibi bizim de üzerimizde son kullanma tarihi olsaydı diyorum. Başımıza ne geleceğini zaten biliyoruz. Ne var sanki ne zaman geleceğini de bilsek? Kabul ediyorum biraz sıkıcı olurdu ama en azından saçma sapan şeyleri kafamıza takıp, üzülüp yorulmazdık. İlla bir şeye kafamızı takacaksak da daha seçici olurduk herhalde. Sınırlı vaktimizi mutlu geçirmeye uğraşırdık. Keşke ile değil de iyi ki ile başlayan cümleler biriktirirdik.

Şimdi öyle yapmıyoruz. Esasen vakit yine sınırlı ama biz onu yok sayıyoruz. Sonsuza dek burada kalacakmışız gibi yaşamaya devam ediyoruz. Ama hayat bu, evdeki hesap çarşıya uymuyor işte. Planlar, programlar hep boşa. Kısmetimizde ne varsa kaşığımızda da o çıkıyor. Dert ettiklerimiz, üzüntülerimiz sonra hep keşkelerle anılıyor ama biz yine abuk sabuk şeyleri kendimize dert etmeden duramıyoruz.

Bir de herkesin bir şimdiki aklı var ki, önceden olsaymış neler olurmuş neler. Ama gelin görün ki o akıl da hep yaştan sonra geliyor. Merak etmeyin, benim de bir farkım yok. Bir şimdiki aklım olsa listesi de bende var.

Peki, o listede neler mi var?

Anaokulunda beni öğle uykusuna yatırıyorlar diye içli içli ağlayacağıma, keşke bir güzel yatıp uyusaydım. Şimdi bıraksanız iki gün uyurum ama nerde o bolluk?
İlkokulda matematiğim kötü diye üzüleceğime, keşke Türkçem iyi diye sevinseydim. (Eğitim sistemimizin cilvesi: Matematiğin iyiyse zeki, değilse aptalsındır.)
Üniversite sınavı yüzünden strese girip aylarca uyuz gibi kaşınacağıma, keşke “amaaann olduğu kadar” diyebilseydim. 

Tüm okul hayatım boyunca her sömestr tatilinin başlangıcında 15 günlük program yapıp o programa uyacağım diye kendimi sıkacağıma, keşke on dönüm bostan, yan gel yat Osman felsefesini benimseseydim.

Üniversiteyi 3,5 yılda bitirip koşa koşa eve döneceğime, keşke 5 yıla uzatıp öğrenciliğin tadını çıkarsaydım.

Keşke çabucak büyümek istemeseydim. Keşke çocuk olmanın insanın en iyi hali olduğunun farkına varabilseydim. Keşke başıma gelen kötü şeyler sonsuza kadar sürecek sanıp hayatı kendime zehir etmeseydim. Keşke başıma gelen iyi şeylerin daha fazla kıymetini bilseydim. Keşke daha az kontrollü, daha kaygısız, daha rahat bir insan olabilseydim.

Keşke hayatı bu kadar ciddiye almasaydım.

Keşke…

Bu zamana kadar yapamadım. Şimdi yaş 35. Cahit Sıtkı Tarancı der ki, eder yolun yarısı. Zinhar inanmayın. Kendisi bu şiirden 10 yıl sonra hayata veda etmiş. Bir 35 yılımız daha olduğundan emin olabilsek iyi olurdu ama dedim ya, hayat bu, evdeki hesap çarşıya uymuyor.

Şimdi, telefonlarda yaptığımız gibi kafayla yaşı eşzamanlayamayacağımıza göre, en azından aklı başa toplayıp artık kaç günümüz kaldıysa onu iyi geçirmeye bakacağız.

Yoksa fonda hep aynı şarkı:

Geçip giden zamanları bir yerlerde bulsam
Sonra üzülsem, üzüldüğüme üzülsem…

 

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar