Vizontele 2015

Senem Köksal

Eve yeni televizyon alındı. Daha doğrusu, televizyon görünümünde çok işlemci bir alet. İçinde yok yok! Haliyle aygıtı çözmemiz biraz zaman aldı ama sonunda başardık.

Aslında bu tip durumlarda daha kısa sürede başarı sağlayabilmek de mümkün olabilir. Ama okuma eylemine karşı sınırlı yaklaşımımız bizi mağdur ediyor. Kullanma kılavuzlarını okumak yerine benimsediğimiz “bir yaşayarak öğrenme” tekniğimiz var. Belki de cihazın her tarafını kurcalamadan onu içselleştiremiyoruzdur, bilemiyorum. Sonuçta sıcakkanlı milletiz, dokunmayı severiz. Para vermeyen ATM’yi tekmelemek, cızırdayan radyoya çakmak âdetimizdir.

Fakat artık durumlar değişti. Teknoloji geliştikçe cihazlar kibarlaşıyor. Haliyle popoya parmak, enseye şaplak metodu yeni ürünlerde giderilemez hasarlar olarak bize dönebiliyor. Dolayısıyla kurcalama işleminde ölçüyü korumak şart. Yani yeni nesil cihazlarınızla seviyeli bir beraberlik yaşamanız gerekiyor. Sarsmadan hırpalamadan.

Televizyon bu tip bir ilişkiye başlamak için iyi bir alet esasen. Zira uzaktan kumanda diye bir desteğe sahip. Daha en başından tavrını açıkça belli ediyor, bir nevi “ellenmekten hoşlanmam” mesajı veriyor. Ne var ki kurcalama müptelası insanımız yapacağını kumandayla da yapıyor. “Bakalım bu neymiş?”, “buraya basınca ne oluyor?”, “aa, şu mavi düğme ne işe yarıyor?” derken tak, bir anda ekran kararıyor. Hadi sil baştan.

Daha komiği, bilinç dışı eylemlerin sonucunda istenilen duruma ulaşmak. Zira sonradan hedefe nasıl varıldığı hatırlanmadığı için söz konusu başarının sevinci 3, bilemedin 5 saniye sürüyor. Hele bir de, aile bireylerinin tamamı devasa bir ekranın karşısında 3 boyutlu gözlükleriyle bekliyorsa... Vay o televizyonu aileye adapte etmeye çalışanın haline! Tabii burada, ailenin bir bölümünün televizyonla doğumlarından epey bir süre sonra tanıştıklarını da unutmamak lazım. Her ne kadar uzaya fırlatılan köpek Laika, kopya koyun Dolly ve kısa mesaj sistemini görmüş ve sindirmiş olsalar da, oturma odasında özel gösterim yapacak olan Hollywood yıldızlarını beklerken hissettiklerini tahmin etmek hiç de zor değil!

Olayın bir de operatör boyutu var. Bomba başında hangi kabloyu keseceğini bilmeyen insan hissiyatıyla kasılıp kalan bu zavallıya empati geliştirmek şart. Yapılacak en kötü şey kendisine müdahalede bulunmak. Aman ha! İyi niyetli de olsanız fayda etmez.

Neticede çatıya çıkıp görüntü arayamayacağımıza göre durumu çözmek için geriye tek bir çare kalıyor: Kullanma kılavuzu!

Okuyun. Okumaktan zarar gelmez.

Ha, bir de bu televizyon bu kadar gelişti ama Zeki Müren bizi yine de göremeyecek!  

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar