Kanser ve beslenme hakkında bilmeniz gerekenler

Radyasyon Onkoloğu Prof. Dr. Berrin Pehlivan’dan sorularımı yanıtlamasını rica ettim. Kendisine teşekkür ederken sizi röportajımızla baş başa bırakıyorum.

Başak Temel

Kanser neredeyse hepimizin hayatında bir şekilde var. Her geçen gün hakkında daha çok şey duysak da hala yanlış bildiklerimiz ya da bilmediklerimiz var. Önlemek için neler yapabiliriz ve kanserin beslenmeyle nasıl bir ilişkisi var merak ettim ve alandaki değerli uzmanlardan Radyasyon Onkoloğu Prof. Dr. Berrin Pehlivan’dan sorularımı yanıtlamasını rica ettim. Kendisine teşekkür ederken sizi röportajımızla baş başa bırakıyorum.

Kanseri genellikle kalıtımsal ve kaçılması zor bir hastalık olarak görüyoruz. Kanser tamamen kalıtımsal bir hastalık mı? Sebep olan faktörler neler? 

Kanser hastalıklarının sadece %10-15’i kalıtsaldır. Geri kalan %85-90’ı çevresel faktörlere bağlı olarak gelişir. Kanser gelişmesi karmaşık bir mekanizmadır. Ancak büyük oranda önlenmesi ve ondan korunması, sebep olan faktörlerin öğrenilmesi ile mümkün olabilmektedir.   Aşağı yukarı; dengesiz beslenme %35, sigara %30, enfeksiyon hastalıkları %10, mesleki nedenler %6, alkol %3 oranında kansere sebep olur. Ülkeler arasında görülen kanser türleri arasında ciddi farklar var. Bu olayı genetikle açıklayamayız, ülkelerdeki yaşam tarzı ve diyet farklılığı bunu açıklıyor olabilir.

O halde “kanser için önlenebilir bir hastalıktır” diyebilir miyiz?

Evet kanser bir kader değil, önlenebilir bir hastalıktır. Spor yaparak ve beslenmemize dikkat ederek kanseri %60 önleyebiliriz. Ayrıca Kanser artık büyük oranda tedavi edilebilir bir hastalıktır. Kanseri günümüzde kalp hastalığı, şeker hastalığı gibi kronik hastalıklar kategorisine almamız gerekiyor. Öldürücü bir hastalık olduğu fikrinden uzaklaşmamız gerekiyor. Bu nokta çok önemli. Çünkü bizler bazen vücudumuzdaki değişiklikleri fark ediyoruz ancak kanser tanısı almaktan korktuğumuz için doktora başvurmuyoruz. Oysa erken dönemde başvurup tedavi edilse işler çok değişecek. Hem tedavi edilme, hastalıktan kurtulma oranı artacak hem de belki çok daha küçük tedavilere maruz kalacaklar ve hayat kaliteleri belki de hiç etkilenmeyecek.

Ancak kanser hiç olmamak, kansere karşı gerekli tedbirleri almak tedavi edilmekten daha kolay. Uygun beslenme ve spor büyük oranda koruyuculuk sağlıyor. 

Prof. Dr. Berrin Pehlivan Kimdir?

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olduktan sonra aynı üniversitede uzmanlığını tamamladı. 5 yıl süreyle İsviçre'de ve Fransa'da çalışmalarda bulundu. Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Pehlivan İngilizce ve Fransızca biliyor

Beslenmenin kanseri engellemede önemli olduğunu söylediniz. Peki kanser tedavi sürecinde beslenmenin nasıl bir etkisi var?

Kanser olmamak için beslenme önemli olduğu gibi kanser tedavisi sırasında da beslenme ayrı bir önem arz ediyor. Genel olarak hastalarıma şöyle anlatıyorum; radyoterapi kemoterapi veya ikisi birden hangi tedaviyi alıyor olurlarsa olsunlar, tedavi sırasında tedavinin önemli bir parçasını da beslenme oluşturuyor. Bu süreçte kesinlikle kilo vermemeleri gerektiğini vurguluyorum. Çünkü kilo verince her şeyden önce vücudun bağışıklık sistemi baskılanıyor ve kanserle başa çıkma konusunda vücut zorlanmaya başlıyor, tedavilerin yan etkileri daha ağır yaşanmaya başlanıyor hastalar tarafından. Ayrıca kilo kaybı ile oluşan dış görünüm değişiklikleri onları olumsuz yönde etkileyebiliyor. Bu nedenlerle tedavinin ilk aşamasından itibaren çok düzenli ve dengeli beslenmeyi öneriyorum. Hastalarımıza kilo vermemeye çalışmalarını özellikle vurguluyoruz.

Kanseri önlemek adına veya tedavi sürecinde sağlıklı beslenme nasıl olmalı?

Besinler hem kansere karşı koruyucu etkiye sahip hem de kanser yapıyor. Aslında bu noktada şöyle bir soru oluşuyor; nasıl beslenmeliyiz? Doğru beslenme nedir? Her şeyi yemeli miyiz? Literatürde, sosyal medyada ve basında çok sayıda diyet reçetesi ile karşılaşıyoruz. Kimi proteinden zengin beslenmeyi öneriyor, kimisi farklı diyet önerileri sunuyor. Herkesin bu diyet planlarından aynı faydayı alacağını düşünmek çok doğru olmaz. Çünkü son yıllarda çok yaygınlaşan bir terim var “kişiye özel”. Her şey kişiye özel olmalı. Biz tedavilerimizde radyoterapiyi, kemoterapiyi, cerrahiyi nasıl kişiye özel yapıyorsak beslenme de öyle olmalı. Kişiye özel beslenme planı yapılırken de aynı şekilde dönüp genlerimize de bakılmalı. Herkes gıdadan aynı oranda fayda görmeyebilir. Özetle beslenmemizin de bize özel düzenlenmesi gerekiyor.

Son zamanlarda antioksidan alımını arttırmak için çok fazla vitaminin alındığını görüyoruz. Siz hastalarınıza bu vitaminlerden önerir misiniz?

Vücudumuz, doğal sürecinde besinleri parçalayıp enerji elde etmek için serbest radikal adını verdiğimiz bazı maddeler oluşturur. Serbest radikaller, hücrelerimize zarar verip onların yok edilmesine yardımcı olurlar. Antioksidan maddeler ise serbest radikallerin bu zararlı etkilerini ortadan kaldıran maddelerdir.

A, C ve E vitaminleri iyi birer antioksidandır. Aynı zamanda kırmızı renkli olan sebze meyveler de doğal antioksidan kaynaklarıdır.                                                       

Bizler kanser tedavisinde hücreleri serbest radikal mekanizmasına dayanıp tedavi etmeye çalışırız. Yani radyoterapi anında serbets radikallerin vücutta bulunmasını isteriz. Bu sebeple kanser tedavisi sırasında rastgele vitamin desteği almamanızı öneririz.                                                                                                   

Ayrıca yapılan çalışmalarda, vitamin olarak alınan yüksek dozlarlaki beta karotenin (bir çeşit A vitamini öncülü) sigara içen bireylerde akciğer kanseri riskini arttırdığı, vitamin olarak alınan yüksek dozlarlaki E vitaminin ise prostat kanseri riskini arttırdığı gözlemlenmiştir.

Fazla kilo ve obezitenin kanseri tetiklediği doğru mudur?

Tüm kanserlerin %20’sinin obezite sebebiyle geliştiği tahmin edilmektedir.  Çok sayıda çalışmada obezitenin kolon, meme, pankreas ve yumurtalık kanseri başta olmak üzere birçok kanser türü ile ilişkili olduğu gözlenmiştir.

Obezitenin nasıl kanser yaptığı elbette halen araştırma konusudur. Birçok sebep öneriliyor ancak en çok kabul görüleni artmış insulin düzeyidir. Tümör hücreleri üzerinde insulin benzeri büyüme faktörleri bulunur ve bunlar bu tümöral hücrelerin büyümesini tetiklerler. Ayrıca yağ dokusunda sentezlenen östrojen meme kanseri gibi hormona duyarlı tümörlerin gelişiminde önemli olabilir. Özellikle meme kanserli hastalarımıza tedavi süreci bittikten sonra kilo almamalarını, kilo almanın hastalığın geri gelme ihtimalini artıracağını tembih ediyoruz mutlaka.

Vücut kitle indexi obezite ölçümünü belirlemede en önemli parametre, ancak karın bölgesi yağları, ergenlik döneminden sonra çok hızlı kilo alıp vermede kanser gelişme riskini belirlemede önemli parametreler.  

Sohbetimizi tamamlarken okuyucularımıza uyarılarınız neler olur?

Kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunu bilmemiz gerekiyor. Yaşam tarzımızda yapacağımız küçük değişikliklerle kanseri önlemek mümkün. Yazılı ve sosyal medyada önerilen her şeyi ciddiye alıp ne yiyeceğiz nasıl besleneceğiz diye endişeye kapılmaktansa kendimizi iyi tanımalı ve bize en uygun beslenme ve yaşam tarzını seçmeliyiz. 

Kanseri, önlemlerini ve uzmanlarını hayatınıza daha çok dahil edin. Kontrollerinizi ve bu konuda bilinçlenmeyi ihmal etmeyin.

Kanseri en çok adı geçtiğinde gözlerimizi kapayıp ondan kaçmadığımız zaman yenebiliriz. Dünyanın en ünlü savaş bilgesi Sun Tzu’nun dediği gibi “Dostlarınızı kendinize yakın tutun, düşmanlarınızı daha da yakın!” Sağlıkla kalın…

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar 1 yorum