Antik Likya Yolu üzerindeki Gelidonya Feneri rotasında yürüyüş

Yıllar sonra, Gelidonya Feneri yolunda yürümek; doğru karar mıydı? Sanırım, bu soruyu gitmeden önce kendime sormam gerekirdi.

Armağan Karagöz

Yıllardır ara verdiğim doğa yürüyüşlerini çok özlemiştim ve Antik Likya Yolu’nda yürüyüş de uzun zamandan beri yapmak istediğim ama sürekli ertelediğim bir plandı.

Arkadaşımdan gelen “Gelidonya Feneri trekking yürüşü” etkinlik mailini görünce, bu kez ertelemeden hemen kararımı verdim. Bu satırların devamında da geziye ait izlenimlerimi kısaca anlatmaya çalıştım. Yıllar sonra, Gelidonya Feneri yolunda yürümek; doğru karar mıydı? Sanırım, bu soruyu gitmeden önce kendime sormam gerekirdi. Ancak, ben bunun farkına vardığımda, iş işten çoktan geçmişti! Yazının gelişinden de anlaşılacağı üzere, geçtiğimiz 23 Nisan tatilini fırsat bilerek, Gelidonya Feneri’ni de kapsayan kendi adıma yerine göre oldukça zorlu, doğa ile iç içe yaklaşık 25 km’yi içeren bir yürüyüş yaptım. Gezi o kadar doluydu ki tekne turu, gece yürüyüşü, kamp ateşi, yoga, meditasyon gibi aktiviteleri de burada yazmadan geçemem.

Gelidonya Feneri yürüyüş yazıları

Gelelim yazının ana başlığı Likya Yolu ve bu yol üzerindeki Gelidonya Feneri macerasına...

Öncelikle Likya Yolu hakkında çok kısaca bilgi vermem gerekirse; Antik Likya; Akdeniz Bölgesi’nde Teke Yarımadası’nda yer almaktadır. MÖ 1. yüzyıl ortalarında, 23 şehrin birleşiminden oluşan ve tarihte bilinen ilk “demokratik birliği” kuran topluluk olarak bilinmektedir. Ayrıca Likya, “Işık Ülkesi” anlamına gelmektedir. Likya Yolu ise Teke Yarımadası’ndaki patikalardan bir kısmının işaretlenip, haritalanması sonucu oluşturulmuş yürüyüş rotasıdır ve çeşitli kaynaklarca, dünyanın en iyi 10 uzun mesafa yürüyüş rotaları arasında gösterilmektedir. Ayrıca, farklı dergiler tarafından gösterilen, en güzel manzaraya sahip 50 yürüyüş rotası arasındadır.

Likya Yolu üzerinde, yürüme parkurunun tamamı işaretlidir. Kırmızı ve beyaz boya ile üst üste çizgi işaretlerini, yol üzerinde sıklıkla görmek mümkündür. Yoldan sapmadığımız için olsa gerek, ben görmedim ama yol üzerinde kırmızı boya ile çizili çarpı işareti de patikadan sapıldığını gösterir. Ayrıca kısa mesefalarle sarı yönlendirme plakları da yol boyunca bulunmaktadır. Yaklaşık 535 km uzunluğunda olan parkur, kişinin kişisel yürüme performansına göre değişeceği için yanıt vermek zor olsa da, bir ya da birbuçuk ay içinde tamamlanabilir. Likya Yolu her an yürümeye uygun olsa da bölgedeki sıcak hava koşulları düşünüldüğünde, ilkbahar ve sonbahar mevsimleri yürüyüş için daha uygundur. Likya Yolu üzerinde bulunan Gelidonya Feneri hakkında da kısaca bilgi vermem gerekirse; Gelidonya, Likya dilinde Kaledonya (Kırlangıç) anlamına gelmektedir. Gelidonya Feneri, Taşlık Burnu mevkiinde yer alır ve 227 metre yüksekliği ile ülkemizin en yüksek deniz feneridir. Gelidonya Feneri, adını bulunduğu mevkii olan Gelidonya Burnu’ndan almaktadır ayrıca Taşlık Burnu’da denilmektedir. Gelidonya Burnu’nun bulunduğu mevkii, ters akıntılar ve kayalık oluşumları nedeniyle Antalya Körfezi’nin en tehlikeli yeridir. Antik dönemde, çok sayıda gemi ters akıntıların etkisiyle burnu geçmekte zorlandığı için karaya sürüklenerek batmış ve batan bu gemiler de deniz dibinde su altı mezarlığı yaratmıştır. Gelidonya Feneri’ne iki yoldan ulaşım sağlanmaktadır. Ancak, uç noktaya kadar araçla gitmek mümkün değildir. 7 km uzunluğundaki Karaöz tarafından gelindiğinde, yaklaşık 2 km. kolay bir yürüme yolu ile fenere ulaşılır. Diğer bir güzergah ise bizim de yürüdüğümüz Adrasan - Gelidonya Feneri rotasıdır ve yaklaşık 17 km’lik ormanlık patika yoldan yürümek gerekir. Aşağıda yürüdüğümüz bölgenin yol haritası gösterilmektedir.

Bu genel bilgilerden sonra biraz da kendi izlenimlerimi paylaşmam gerekirse, Yukarıda da yazmıştım, yürüyüşe ara vermiş biri olarak, Gelidonya Feneri yolunda ilk kez başlangıç yapmak, itiraf etmem gerekir ki beni biraz yordu. Daha sonradan öğrendiğime göre, bu parkur zorlu yollardan biriymiş ve ben de uzun bir aradan sonra ilk kez bu yolda yürümüş oldum! Eğer ki benim gibi bayır çıkışları korkulu rüyanızsa, uzak durmanızda fayda var. Bunun dışında, yürünen yol manzarası çok güzel, orman içinde, patika ve zaman zaman kayalık alanları da içeriyor.

 

 Yürüyüş yolunda doğa o kadar güzel ki, yukarıdaki fotoğraf başlangıc noktasına yakın bir yerden çekildi ve bu manzara eşliğinde arkadaşlarımız da yoga yaptı. Geriye dönüp baktığımda, bir grupla gidiyor olmak ve grubu yavaşlatıyor olma düşüncesi de sanırım ayrıca beni endişendirdi. Bir ekibe bağlı olmanın kuralı gereğince, yürüyüşü ağırdan alamadım, çevrenin ve doğanın keyfini doya doya yaşayamadım belki ama...

...hemen devamında da yazmam gerekir ki doğa yürüyüşlerine bir grupla gidiyor olmak, ahengi yakalamak, arkadaşlık ve dayanışma ortamlarını da çok özlemişim ve halihazırda, sohbeti sürdürdüğümüz, yeni yürüyüş planları yaptığımız, doğa sever güzel bir arkadaş grubuna da bu gezide sahip oldum. Aşağıda yol boyunca çekilen bir kaç fotoğraf yükledim. Hemen belirtmem gereken bir konu; yazı içerisinde arkadaşlarımın çektiği fotoğrafları da sizlerle paylaştım.

Gelidonya Feneri göründüğü anda bizim için yürüyüş de bitmiş oldu. Sonrasında verilen uzun bir mola ile bu manzaranın doya doya tadına vardık.

Yürüme etabının sonunda, yaklaşık 2 km süren patika yol final anlamına geldiği için benim adıma aşırı zevkli geçti ve tüm yorgunluğum da bu kısa yolda üzerimden gitmiş oldu.

Yürüyüş sonunda, niyetimiz Korsan Koyu’na da uğramaktı ancak, aşırı kalabalık nedeniyle hiç durmadan gün batımını izlemek için Adrasan Sahili’ne kaçtık. Aşağıdaki fotoğrafta yer almasa da çok sayıda çadır yapan kampçı ve dışarıdan gelen ziyaretçilerle çevre doluydu. Korsan Koyu’nun güzelliği karşısında aklım kalmadı dersem yalan olur.

Adrasan-Gelidonya Feneri Yolu’nda yürüyüş yanı sıra ilk günden itibaren dolu dolu başka etkinlikler de yaptık. Adrasan bölgesinde aynı zamanda çadır ve minik ağaç evlerin bir arada olduğu güzel bir tesiste 2 gece konakladık.

İtiraf ediyorum ki, arkadaşların çoğunluğu çadırda konaklarken, ekipmanlarım eksik olduğu için fotoğrafta görünen evlerden birinde konakladım.

Adrasan, Çıralı, Yanartaş adını dost sohbetlerinde çok duyduğum ancak daha önce gelmediğim bir bölgeydi. Adrasan’ı ilk gördüğümde, sabahın erken saatleri olması yanında, sezonun açık olmaması, denizin güzelliği, ortamın sessizliği adeta beni büyüledi dersem, yalan olmaz.

İlk gün planlandığı üzere Kız Kalesi ve Musa Dağı eteğinden Akseki Koyu’na yaklaşık 8 km süren yürümesi keyifli, manzarası güzel kolay bir yürüyüş yaptık.

Koyda yer alan çöplerin ancak bir kısmını toplayabildik.

Sonrasında tekne ile Maldivler olarak bilinen Sulu Ada’ya hava koşulları nedeniyle maceralı bir yolculuk yaptık. Rüzgar ve soğuk olmasına rağmen, cesareti bol arkadaşlarımızın, denize girme keyfini izledik.

Kaldığımız her akşam, ateş başı sohbet saatlerce sürdü.

3. gün biraz keyif günü oldu, demek daha doğru olur. Likya koylarında denize girip, çamur banyosu, yoga meditasyon yapıp devamında...

...Olimpos Antik Kent’de kısa bir gezinti yaptık.

Akşamında kısa bir gece yürüşü ile Yanartaş’a çıktığımız zamanlar da çok keyifliydi. Daha öncesinde doğada hiç gece yürüşü yapmamış biri olarak, ilk başlarda tedirgin olsam da fener olduğu sürece yürümesi gayet kolaydı ve çıktığımız da gördük ki çocuklar dahil çok sayıda kişi bizden önce yanan ateş başlarında yerini almıştı. Gezinin dördüncü günü, gene kısa ama çok keyifli bir yürüyüş yapıp, devamını da sahil kenarında yoga ile süsledikten sonra...

...Phaselis Antik Kentini gezerek gezintimizi tamamladık.

Phaselis Antik Kentin’den görünen Tahtalı Dağı manzarası.

Stresten, kaygıdan, şehrin verdiği yorucu tempodan uzak, doğa ile başbaşa, adranelini bol, keyifle tamamladığımız bu kısa gezide, organizasyonun güzelliği yanında, katılan arkadaşların samimiyeti, pozitif yaklaşımları,güler yüzleri ve hoş sohbetlerini de yazmadan edemem. Ancak, benim için finalde asıl noktayı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda, sanki bir törendeymişcesine, İstiklal Marşı’mızı okumamız ve Ata’mıza saygı duruşunda bulunmamız, organizasyonun unutamayacağım etkinlikleri arasında ilk sırada yer aldı.

Sevgiyle kalın...

"Sitemizde köşe yazarı olarak yazı yazan tüm yazarlarımız yazdıkları yazı ve görüşlerden tamamıyla kendileri sorumludur. Köşe yazarlarının yazılarından dolayı İnternethaber Yayıncılık AŞ. (elmaelma.com) hiçbir şekilde yasal sorumluluk kabul etmemektedir."
Yorumlar 1 yorum