Diyabet hastalığı belirtilerinde ayaklardaki küçük yaralara dikkat!

Diyabet hastalığında dikkat edilmesi gereken belirtilerden biri de ayaklarda çıkan küçük yaralardır ayak bakımına özen göstermezseniz sonucu ağır olabilir.

Diyabet hastalığı belirtilerinde ayaklardaki küçük yaralara dikkat!

Günümüzün hastalıkları arasında yer alan diyabet hastalığı belirtileri arasında ayaklarda küçük yaraların olmasıdır. Özellikle diyabet hastalarının ayak bakımına oldukça önem vermesi gerekiyor. Bir çok hastalıkta kişilerin dikkat etmesi gereken önemli noktaları bulunuyor. Diyabet hastalarının da ayaka bakımına özen göstermesi gerekiyor aksi taktirde ayaktaki yaralar yerini ciddi sorulara bırakabilir. Diyabet hastalığı ve belirtileri hakkında Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Şafak Özer Balın, diyabetik ayak yarası hakkında bilgiler paylaştı.

Diyabet Hastalığında Ayak Yaralarına Dikkat!
 
Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre global görülme sıklığı yüzde 9 olan diyabet, kontrol altında tutulmazsa erken yaşta ölüme yol açan, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunu.Yapılan çalışmalarda 2040 yılında dünya çapında 642 milyon insanın diyabet hastası olacağı öngörülüyor. Diyabet hastalarında görülen, ayak yaraları hem hasta hem de sağlık bakım sistemi için ciddi sonuçlara sebep oluyor.
 
İnsülin eksikliği ya da insülin etkisindeki kusurlar nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım gerektiren, hiperglisemi ile karakterize kronik metabolik bir hastalık olan diyabet, günümüz dünyasında en önemli sağlık sorunlarından biri olarak kabul ediliyor. Diyabetik ayak yaraları gerek hasta gerekse sağlık bakım sistemi için ciddi sonuçlara sebep olabiliyor.

Ayaktaki Yaralar Büyüyor!

Diyabetik ayak yarası riski, gelişmiş ülkelerde diyabeti olan her altı hastadan birindeyken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran çok daha fazladır. Bu yaralar sinir uçları hasarı, felç, veya iskemik kökenli yani kan akışında bölgesel bir azalma veya kesilme yüzünden vücudun bir kısmının yeterince kan ve oksijen alamaması nedeniyle olabilir.

Ayrıca hiperglisemi yani vücutta kan şekerinin yükselmesi, çeşitli yollarla enfeksiyona eğilimi artırmaktadır. İskemi, kontrolsüz hiperglisemi ve yineleyen travmalar sonucunda ortaya çıkan yüzeysel yaralar kısa zamanda derin yerleşimli apse ve kemik iltihabı dediğimiz osteomyeliteye kadar ilerler. Diyabetik hastalarda ayak ve bacak gibi bölgelerde ülser yatkınlığını artıran durumlar arasında bağışıklık sistemindeki bozukluklar, sinir uçlarında hasar, dolaşım yetmezliği (kan damarlarında), büyük ya da küçük travmaların varlığı, diyabetin süresi, glikoz kontrolünün bozuk olması, ayağa basıncın artması, Charcot eklemi deformitesinin gelişmesi, sigara kullanımı ya da hastanın aşırı kilolu olması gibi faktörler sayılabilir.

Ayakta Çıkan Yaraların Farkında Olmayabilirsiniz!

Diyabeti hastalarında görülen periferik nöropati, sıklıkla sensorimotor nöropati şeklindedir. Simetrik, kronik ve merkezden uzak yerleşimli olup alt bacakta daha belirgindir; çorap şeklinde tutulum gösterir. Ayrıca yürüme biyomekaniğini değiştirdiğinden ayak tabanında görülen deri kalınlaşmasına sebep olur ve tüm ayak tabanı basıncı bir noktada yoğunlaşır.

Bu hastalarda ağrı duyusunun olmaması doğal korunmayı, yani lezyon üstüne basmamayı engeller. Bu durum yara gelişmesine yol açabilir. Ayrıca bu hastalarda minör travma, örneğin ayakkabının uygun olmaması, yanıklar, kesiler, böcek sokması gibi nedenler kolayca kronik yara geliştirebilir. Ağrı duyusunun kaybı, hastanın hekime geç başvurmasına neden olarak tanıyı geciktirir.

Ayak Yarası Diyabetin Kontrol Altına Alınmasında Yardımcı Oluyor!

Diyabetik ayak yarası, hastanın ayak bakımının sağlanması ve diyabetinin kontrol altına alınmasıyla çoğu kez önlenebiliyor. Çoğu kez de oluşan bir yarayı erkenden saptayarak ve iyileştirerek ya da bir enfeksiyon varlığında erken ve uygun bir antibakteriyel tedavi yaklaşımında bulunarak, ciddi komplikasyonların ya da uzuv kayıpların önüne geçilebiliyor.

Diyabetik ayak yarası ve enfeksiyonlarının uygun tanı, etkin tedavi ve izlemlerinin yapılabilmesi ve gereksiz ampütasyonların önüne geçilmesi için multidisipliner bir yaklaşım gerekiyor. Diyabetik ayak yarası olan hastalar öncelikli olarak bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı ve endokrinoloji uzmanına başvurmalı, ihtiyaç halinde diyabetik ayak cerrahisi ile ilgili bir cerrahi branş (plastik cerrahi, ortopedi), damar cerrahisi ve dermatoloji uzmanı görüşü alınarak değerlendirilmelidir.

Tedaviyi Aksatmayın!

Diyabetik ayak enfeksiyonu tedavisinde yara iyileşmesini sağlayabilmek ve bacağı kurtarmak için genel tedavi yaklaşımı acil ve agresif debridmanla ölü ve infekte dokuların uzaklaştırılmasını, erkenden uygun antibiyotik tedavisinin başlanmasını ve metabolik kontrolün sağlanmasını içeriyor. Tedavinin amacının enfeksiyonu durdurarak ilerleyici doku hasarını önlemlidir. Antibiyotik tedavisinin tüm infekte yaralarda gerekli olmaktadır. Antibiyotik tedavisi tüm infekte yaralarda gerekli olsa da uygun yara bakımı ile birlikte yapılmalıdır. Tedaviye klinik tanı konulduktan sonra mümkün olduğunca çabuk başlanmalı.

Böylece enfeksiyonla ilişkili hastalık oranı, hastanede kalış süresi ve büyük ayak ampütasyonları azalır. Tedavi süresi, yara tümüyle iyileşene kadar değil, hafif enfeksiyonlarda 7-10 gün, orta derece olanlarda 2-3 hafta, şiddetli enfeksiyonlarda 2-4 hafta arasında değişir. Akut kemik iltihabında tedavi süresi, en az iki haftası damar yolundan olmak üzere 4-6 hafta, kronik kemik iltihabında ise infekte kemik dokusu uzaklaştırılamadığı takdirde en az üç aylık bir tedavi süresi düşünülmelidir.

Günlük Ayak Bakımı Yapmaya Özen Gösterin!

Erken yara bakımı ve gerekirse antibakteriyel tedavi ile yaranın ilerlemesinin ve dolayısıyla ayak kesilmesinin önüne geçilebilir. Diyabete bağlı ampütasyon yapılmış hastada ölüm riski yüksek olup, 5 yıllık ölüm oranı yüzde 70 olarak belirlenmiştir. Diyabetik ayak enfeksiyonundan korunmak içinse öncelikle iyi bir glisemik kontrol gereklidir. Yüksek riskli bireylerin ve ailelerin eğitimi, ayağın yükten ve baskıdan kurtarılması, ayağın damar yapısının değerlendirilmesi ve lokal yara iyileşmesi sağlanmalıdır.

Bu hastaların ayak bakımı mutlaka günlük olarak ayakların yıkanıp parmak aralarının özellikle kurulanması ve nemlendirici krem sürülmesi şeklinde yapılmalı, çıplak ayakla yürünmemeli, uygun ayakkabı ve çorap kullanılmalı, tırnaklar düzgün kesilmeli ve sorunlu tırnaklar sürekli kontrol edilmelidir. Bunlara ek olarak nasır tedavisi dikkatle yapılmalı; ayakkabı içleri günlük incelenmeli, çoraplar günlük değişmeli ve ayak mantarı, kesi, sıyrık, yara gibi durumlarda sağlık kuruluşuna zaman kaybetmeden başvurulması gereklidir.

 

Yorumlar