Ebru Şallı, 9 yaşında hayata gözlerini yuman oğlunun ölmeden önceki son saatini anlattı!

Küçük oğlu Pars'ın ölümüyle yıkılan eski manken Ebru Şallı, 9 yaşında yaşama gözlerini yuman oğlunun ölmeden önceki saatlerini anlattı. Sözleriyle yürek burktu.

Ebru Şallı, 9 yaşında hayata gözlerini yuman oğlunun ölmeden önceki son saatini anlattı!

Ebru Şallı ile Harun Tan'ın uzun bir süredir lenfoma tedavisi gören 9 yaşındaki oğulları Pars, 17 Nisan'da yaşamını yitirdi. Oğlunun vefatı sonrası yıkılan Ebru Şallı, ilk kez Ayşe Arman'a konuştu. Yaşadığı zor günleri ve oğlunun son saatlerini anlattı.

"İçimde bir alev yanmaya başladı"

Yoğun bakımda yatan minik Pars'ın vefat ettiği acı günden bahseden Şallı, gözyaşları içinde şunları aktardı: "Sürekli hastaneye gidiyorum ama içeri giremiyorum, kapıdan konuşup, geliyorum. Zaten "Gelmeyin, korona var, risk almayın!" diyorlar, "Biz, sizi sürekli haberdar edeceğiz!" Ve sonra o son gün… Nasıl bir huzursuzluk içimde… Tarifi olmayan bir duygu… Kalbim sıkışıyor. Yoğun bakımı arıyorum, arıyorum, açmıyorlar… İçimde bir alev yanmaya başladı. "Yoğun bakım açmıyorsa, birine bir şey oldu… Demek ki müdahale var ki, açamıyorlar!" diye düşünüyorum. 8 kere aradıktan sonra bir hemşire açtı telefonu, hemen doktora verdi. Biz de sizi arayacaktı. Lütfen hastaneye gelin. Pars'a kalp masajı yapıyoruz. Bunlar olabiliyor, biliyorsunuz… Gelebilirsiniz, hemen gelin!" dedi."

"Oğlum sonuna kadar savaştı ama olmadı..."

"Ben birden ağlamaya başladım. Korkunç bir şekilde. Sarsıla sarsıla. Uğur'la birlikte uçarak hastaneye gittik. Harun da geldi. Orada öğrendim acı haberi… Ponçik'imiz, bizim minik kahramanımız iki yıl mücadele etti, gerçekten bu hastalığa direndi… Her şeyi yaptı, sonuna kadar savaştı… Ama olmadı… Sonunda kalbi dayanamamış! Durmuş! 35 dakika kalp masajı yapmışlar… Nafile! Yavrumuzu geri getiremediler…"

"Ellerinden öptüm, sarıldım, kokladım"

Sözleriyle herkesi derinden etkileyen Ebru Şallı, oğlunun cansız bedenini gördüğünü anlatarak sözlerine şöyle devam etti: "Melek gibi uyuyordu orada. Böyle bir güzellik olamaz. 5 gün görmemiştim, 5 günde o kirpikler, saçlar, kaşlar uzamıştı sanki. O güzel yüzü pespembeydi, o kadar güzeldi ki… Bir melek gibi, inanılmaz huzurlu uyuyordu orada… Elleri gamzeliydi oğlumun, çok tatlıydı ellerindeki gamzeler… Ellerinden öptüm onu… Sıkı sıkı sarıldım, kokladım… Harun, giremedi. Uğur girdi, benimle birlikte… Sonra o da duramadı, çıktı… Ben kaldım. Sarıldım, sarıldım, öptüm… Uyanacak gibiydi."

"Hayatımda ilk kez cansız bir beden gördüm o da oğlumdu"

"Hayatımda ilk kez cansız bir beden görüyordum. Ve çocuğumdu o benim, dünya güzeli oğlum… (Ağlıyor) Sonra beni çıkardılar yanından… Defin işi hızlıca halloldu, şansımıza, çok güzel bir mezarlığa gömüldü. Sürekli gidiyorum yanına. Kuşlar ayrılmıyor, yemyeşil bir yer. Ben kalpler koydum mezarına, onun sevdiği şeyler. Ha bir de taşlarının hepsini gömdüm. Çünkü taşlarını istemişti ya, benden en son. Bol bol konuşuyorum onunla. Orada, onun yanında kendimi çok iyi hissediyorum. Dünya tatlısı bir çocuktu Ponçik, "Bebeğim" diyordu bana, "Seni, çevrimiçi gördüm! O yüzden sana kalp- kalp- kalp yolladım!" Okuldan gelirken, "Dur Azmi Abi, anneme çiçek alalım!" diyen bir çocuk… Her Anneler Günü'nde şiirler, mektuplar…. Gece ilacını vermek için uyandırdığımda, daha gözünü açar açmaz, "Seni seviyore" diyen bir çocuk. Sevgi dolu. Hayat dolu… Bu çocuk ölemez! İçimde yaşar. O hep benimle… Acısı da bitmez! Benim kalbim attığı müddetçe Ponçik diye atar…"

Yorumlar